Esselamu
aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu
Kardeşlerim,
bu yazımızda toplumumuzda doğru olduğu düşünülerek yapılan bir yanlışdan
bahsedeceğiz. Bu yanlış çok önemli bir konu olmasına rağmen çok yaygın olarak
uygulanmaktadır. Bu bütün amellerimizin geçerli olabilmesi en birinci şart olan
niyetle ilgilidir.
Allah
Resulu sallallahu aleyhi ve sellem amellerimizin kabulu için niyetin ne kadar
önemli olduğunu vurguladığı hadis şöyledir:
"Ameller ancak niyetlere göredir. Herkese niyetinin
karşılığı vardır..." (Buhari, Muslim)
Bütün
amellerimiz, o amelleri yaparkenki niyetimize bağlıdır. Niyet ettiğimiz şeye
göre değer kazanır ve sadece onun karşılığını alırız. Amellerimizin kabulu için
niyetin yanısıra bir şart daha vardırki o da Allah Resulunun sünnetine uygun
olmasıdır. Onun sünnetine uymayan hiçbir
amel Rabbimiz katında makbul değildir. Bunu bize açıklayan hadis ise şöyledir:
Rasulullah sallAllahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Dine sonradan
sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.” (Buhari, Muslim)
Kardeşlerim
herhangi bir ameli yerine getirirken en önemli kural olan niyeti genellikle
dilimizle yapmaktayız. Bu yanlış bir uygulamadır. Çünkü ameller çeşit çeşit
olduğu gibi o amelleri yerine getiren uzuvlarımızda çeşitlidir. Niyet
kalbimizle yerine getirmemiz gereken bir ameldir. Niyetin yeri kalpdir. Bunu
niyetin ne anlama geldiğine baktığımızda rahatlıkla görüyoruz.
İSLAM'DA
NİYETİN MANASI KALBLE BİR ŞEYE YÖNELMEKTİR
İmam
Nevevi konuyla alakalı şöyle der: “Niyet
bir şeyi kasdetmek, onu yapmaya karar vermektir .” (bknz. Feyz’ul-Kadir,
1/30.s.)
Bir başka eserinde İmam Nevevi yine şöyle der: "Niyet
kasdetmek demektir. Namaz kılan kişi namazın kendisini ve öğle namazı, farz
namaz, nafile namaz gibi sıfatları ile ilgili olarak yapması gerekli olan
hususları zihninde hazırlayıp bu bilgiler ile birlikte iftitah tekbirine yakın
olarak namaza yönelmesidir." (Bunu Şeyh Albani 'Sifatussa lat'un
Nebi'de 'Ravzat'ut-Talibin'den nakleder.)
Allame
İbn Kayyim el-Cevziyye meseleyle alakalı olarak şöyle der: "Niyet, bir şeye kasdetme ve karar vermektir . Niyetin yeri
kalptir. Lisan ile asla ilişkisi yoktur. Niyet hakkında Allah Resulu
(sallAllahu aleyhi ve sellem)'den ve sahabe radiyAllahu anhumadan lisanen
söylendiğine dair bir rivayet yoktur. Taharet ve namazın başlangıcında sonradan
uydurulan niyet şekilleri vesvese sahiblerine şeytanın telkin ettiği bir
zorluktur . O gibi sözlerle şeytan onları orada bekletiyor ve onlara azab
ediyor. Niyeti düzeltmek için onları uğraştırıyor. Namazla hiçbir ilişkişi
olmadığı halde onu sözle söylemek için
kendini zorluyor. Görürsinki bazıları niyeti tekrar edip durmaktadır.”
(bknz.Şeytanın Hileleri, İnsanların Kurtulma Yolları)
Bu vesvesenin nereden kaynaklandığını Ebu’l
Ferec ibn Cevzi şöyle açıklıyor: “Namazın niyetinde vesveseye kapılmak akli bir
noksanlıktan veya şeriatı bilmemektendir. Vesvese salt cehaletten kaynaklanır.
Vesveseli kimsenin öğle, öğle namazı edamı kazamı edeceğini, farz mı nafile mi
kılacağını lafız ve kalbiyle birlikte söylemesi muhaldir ve işi zora
sürmektir.” (bknz.İblisin Hileleri/Şeytanın Ayartması. Ebu’l Ferec ibn Cevzi)
İbn
Kayyim alanında bir benzeri olmayan meşhur eseri ‘Zad’ul-Mead’ta niyetle
alakalı şöyle der: ”(Allah Resulu
sallAllahu aleyhi ve sellem) Namaza kalktığında ‘Allahu Ekber’ derdi [bunu
Muslim ve İbn Mace tahric etmiştir]. Bundan
önce hiçbir şey söylemez, niyeti asla diliyle telaffuz etmezdi. ‘Allah rizası
için falan vaktin dört rekat farzını kıbleye yönelik olarak bana uyan cemaata
kıldırmaya yahut uydum hazır olan imama’ demediği gibi ‘eda olarak’, ‘kaza
olarak’ ve ‘vaktin farzını kılıyorum’ sözlerini de söylemezdi. Bu bid’atın
hiçbir kelimesini, ister sahih, ister zayıf, ister müsned, ister mürsel bir
senedle olsun Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem)'den hiç kimse
nakletmemiştir. Hatta onun ashabından her hangi birini bunlardan birini
söylediği bile nakledilmemiş, ne tabiinden, ne de dört imam bunları hoş
görmüştür.”
İbn Kayyim’in hocası Şeyhulİslam İbn Teymiyye
bir fetvasında niyetle alakalı olarak şöyle der: “İslam alimlerinin icmasına göre abdest, gusül, teyemmüm, namaz, hac,
tevbe ve diğer ibadetler için niyet dille telaffuz edilmez. (Niyetin) sadece
kalple yapılması gerekir. Niyeti dille yapmak sonradan uydurulmuş bir şeydir.
Böyle bir şey Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem)'den ve sahabe
(radıyAllahu anhum)’dan nakledilmemiştir. Her şeye rağmen ümmet günümüzde bu
çirkin bid’atla yüzyüze gelmiştir.” (bknz. Mecmu’ul-Fetava,22/140-141.s.)
Hanefi
alimlerin den Ebu’l İzz el-Hanefi şöyle der: “Niyetin kalple yapılacağına dair
dört mezheb imamı ittifak halindedir. Ve bize onlardan niyetin dille
yapılacağını şart koştukları rivayet edilmemiştir.” (El-İttiba;
El-Kavl’ul-Mubin’den naklen, 62.s.)
Şeyh AbdulAziz bin Baz şöyle der: “Niyeti
dille yapmak bir bid’attır. Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem)’in
sünneti niyetin kalb ile yapılması gerektiğini işaret eder.” (bknz. El-Fetava
1/237. s.)
Başka
bir eserinde şeyhe şöyle sorulur: ”Bir çok insanın namaza başlarken sözlü
olarak niyet ettikleri ni duyuyoruz . Bunun hükmü nedir? Bu şekilde niyet
etmenin aslı varmıdır?”
Cevab: ”Dil ile sözlü olarak niyet etmenin dinde
aslı yoktur. Ne Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) ne de sahabe
(radıyAllahu anhum)’dan namaza başlarken dilleri ile niyet ettikleri
görülmememiştir. Niyetin yeri kalptir”. (bknz. İslam’ın Beş Şartıyla İlgili
Mühim Fetvalar. Şeyh AbdulAziz bin Baz)
Son
olarak Ahmed Ferid “El-Bahrul-Raik” isimli kitabında şöyle der: “Niyetin manası kesinlikle dil ile mekanik
bir şekilde ‘neveytu’ (yani niyet ettim)
demek değildir, bilakis kişinin Allah (subhanehu ve teala) tarafından kalbine
konulan derin hissin ortaya çıkarılmasıdır.
Kardeşlerim,
alimlerin sözlerinden de rahatlıkla anlaşıldığı gibi niyetin yeri dil değil
kalpdir. Niyeti kalble değilde dille söylemek Allah Resulunun sünnetinde
bulunmayan ve sonradan ortaya çıkarılan bir bid’attir. Bu sebeple sadece namaz
vs. ibadetlerde değil , bütün ibadetlerimizde dille söylenmesi caiz değildir.
Bugün piyasadaki hemen hemen tüm namaz ve ilmihal
kitaplarında niyetin dille söylenmesi gerektiğine dair ibareler vardır. Hatta
halk arasında şiirsel bir şekilde niyet şekilleri dahi oluşturulmuştur. Fakat
dilimiz bu edebi şekilde sıralanmış sözleri söylerken esas bu ameli yerine
getirmesi gereken kalbimiz farklı duygular içinde bulunabiliyor. Hatta bazen
kalbimizin bu meşguliyeti dilimize yansıyıp öğlen namazı kılmamız gerekirken
dilimiz ikindiye niyet edebiliyor. Çünkü bu dilimizin görevi değildir. Niyetin
yeri kalpdir ve ancak kalple yerine getirildiğinde doğru bir amel olur.
Rabbim hepimizin hem amellerini hemde
niyetlerini Resulunun sünnetine uygun kılsın. O’nun sünnetini kalplerimize
sevdirsin ve onu yaşamayı bize kolaylaştırsın. Amiiin.
Aleyküm Selam !
YanıtlaSilÖncelikle dualarına amin diyorum kardeşim ...
Ve de yıllardır tersine yaptığım niyetlerimden dolayı ağlanacak halime sinirden gülüyorum ...
Niyetimizi kalbimizden yapıp Allahu ekber deyip giriyoruz bundan böyle ....Namazın farzlarına sokulan vakit ,niyet gibi şartların niyetle ilgili olan kısmı kalbî olacak anladığım kadarıyla ...Bence bu namazın kalitesini ( huşuunu ) arttıran bir faktör olabilir ...Hatırlattığın için Allah senden razı olsun kardeşim ...
Rabbim hepimizden razı olsun kardeşim. Tabii daha namaza başlarken zihni bir toparlanma gündeme geliyor ve dediğiniz gibi daha bir huşulu kılınıyor namazlar. Bizlerin dinimizi yaşarken bu yaşayışa ruh katan kalbimizi ne kadar ihmal ettiğimiz ortaya çıkıyor araştırdıkca değilmi? Bu ruhtan yoksun olarak sadece kuru terennümlerden ibaret kalan bir dini yaşamakda çok monoton oluyor.
Sil:))
SilAleykum selam ve rahmetullah ablacım. Amiin amiin amiin duaların için...
YanıtlaSilAmeller niyetlere göredir hadisi böylece asıl manasını anlatmış oldu bizlere, bu geldi aklıma...
Bende uzun zamandır dil ile niyetin sahih olmadığını öğrendiğim için, kalp ile niyeti uyguluyordum Elhamdülillah.
Allah Rasulü'nden, sahabeden, hatta 4 büyük imamın bile yapın demediği bu uygulama nasıl, kimler tarafından çıkarılmış ben hep bunu düşünüyorum. Hani sadece bu konuda da değil, Kuran ve Sünnet dışı tüm amellerde. Hani diyorum ki, insanlar neye dayanarak hangi cürretle yapabiliyor bunu. Bu kadar Müslüman'ın vebalini taşıyacak cesareti nereden buluyorlar. Bu gerçekten beni çok düşündürür...
Geçenlerde nette görmüştüm. Şafii mezhebinden biri, abdette dil ile niyet tam yüze su vurulurken söylenmeliymiş ben bunu yeni duydum, şimdiye kadar ki aldığım abdestler boşa mı gitti demişti. Ne kadar korkunç bir şey bu... Kimin ne hakkı var insanlara bu zorluğu ve korkuyu yaşatmaya...
Rabbim bizi doğruyu bulanlardan ve bulduranlardan eylesin... Gerçekten mücadele gerekiyor ablacım. Allah razı olsun yazın için...
Ah Tuğbam insanlar öyle cesaretli ki, Bid'atler çıkarmakla kalmayıp, Bid'atlerini meşrulaştırmak için hadisler dahi uydurmuş insanlar. Hemde Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellemin "benim üzerime yalan söyleyen kişi ateşteki yerine hazırlansın dediği halde." Görüyormusun cesareti. Ama bunların altında yatan sebep çoğunlukla hep iyi niyet. Hani günümüzde de bazılarına yaptıkları amellerin doğru olmadığını sünnette bulunmadığını söylediğimizde "bunda ne sakınca var? biz bunları iyi niyetle yapıyoruz" dediklerini görüyoruz. İyi niyetle başlayan bu tarz şeyler daha sonraki nesillerde ibadete dönüşüyor aynı Nuh kavminde olduu gibi. Hep aynı mantık işliyor sürekli.
Sil"İşittik ve iman ettik" sadece bunu koysak hayatımıza yeter be ablam. Hani arınır diye düşünüyorum dinimiz.
Silİyi niyetle başlamış olsalar bie hadis uydurma noktasında o iyi niyet kaybolmuştur bence ablam. Ne demek bu nasıl bir kendini kaybetme hali. Hadis uydurmak! Rabbim korusun...
Bu arada dün Jale ablaya nasılsın diye yazmıştım ama gelmemiş. EhlisunnaZeyneb'i de özlemiştik... Betül kardeşimiz de hoşgelmiş. Hepinize sevgilerimi gönderiyorum ukhti'lerim :) ( doğru mu oldu bilemedim şimdi )
Rabbim fıtratının hep böyle temiz kalmasını sağlasın Tuğbam. Ne kadar sade bir tesbit ama insanın ihtirasları, arzuları, şeytani yanı bunu çok çok zorlaştırıyor malesef..
SilKardeşlerimizin önemli bir şeyleri yoktur inşaAllah, Rabbim hayırlı haberler aldırsın.
Bazen başka kardeşlerimizde aynı şeyden şikayet ediyor Tuğbam ama yorumların bazılarının kaybolmasının sebebi nedir bilmiyorum .
Amiin ecmain ablacıım... Allah razı olsun...
SilYorumu yazdıktan sonra yayımlama biçimini seçerken kayboluyor genelde benimkiler. Hani sabit ve açık olan bir oturumdan yazsak hep, çözülür gibi geliyor bu sorun.
Subhanallah kac defadir yaziyorum,yazimi ulastiramadim,hep bir aksilik yollamadan,simdi de tam bitirdim yollamak uzereydim ki sayfa degisti. I Pad Ten giriorum surekli,normal pcden daha kolay ama o diger odada,daha dogrusu bunu heryere alabiliyorum,yataga,bebek uyuduktan sonra ceb telefonu gibi tsk aliyorum elime. Ben tekrAr tsk etmek istiyorum unuttuklarimizi hatirlattiin icin. Kisa ve oz bildiklerini paylastigin icin. Bu sayfayi gormek beni cok sevindirior,ama bir o kadarda üzgünüm düzenli katilmadigim,yorumlarla sizlerle olmadigim icin. InshaAllah düzelir, Allah swt hallermizi degistirmeyi hidayete erdirilmeyi nasib etsin ve gunahlarimizi affetsin,ve en onemliside Seytaynin serrinden korusun. Allah im Kabul et,amin ehlisunna Zeyneb
YanıtlaSilAmiiin Zeynebim. Sorun değil canım kardeşim ben senin gönlünün bizimle olduğunu biliyorum üzülme.
SilSelamün aleyküm,allah razı olsun kardeşim,bugüne kadar nasılda bilmeden kafamızı bid'atlerle meşgul etmişiz. Aslolanı kalbi 2. Plana koymuşuz haşa. Bundan sonra inşallah,kalb ile ibadet edicem Allahın izniyle.. Umarım böylece ibadetlerimde gerçek lezzete erişebilirim.
YanıtlaSilBetül
Aleykum selam ve rahmetullah Betülcüm, hoşgeldin sayfamıza..
Silİnanki canım kardeşim bid'atleri hayatımızdan çıkarsak sapsade ve çok kolay bir din kalacak ortada. Hemde insanın tabiatına ve ruhuna hitap eden bir din. Allah sana dinini yaşamanın güzelliğini yaşatsın ve lezzetini hissettirsin. Amiiin.