Selamun
aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu
Gününüz hayr
olsun kardeşlerim. Rabbim hepimize hayırlı bir gün, hayırlı bir hafta geçirmeyi
nasib etsin. Amiin.
Kardeşlerim, şirkin
insanlık tarihindeki başlangıcını, ilk şirkin nasıl meydana geldiğini, bu
insanların hangi konuda hata edip dünyada ilk şirk fiilini işlediklerini merak
ediyor musunuz?
Hani hep
deriz ya insan tarihini bilmeli, “Gecmişini bilmeyenler, geleceklerini inşa
edemezler.“ diye… Çok doğru ve yerinde söylenmiş bir söz. Mutlaka okumuşsunuzdur.
Rabbimizde bize kitabında çeşitli kıssalar anlatır ve insanlığın geçmişi hakkında
bilgiler verir, bizden önce yaşamış olan insanların yaptıkları doğrulardan ve
yanlışlardan bahsederek “Bunları size ibret almanız için anlatıyoruz.“ der. Işte bugün bizde Kur’an’da anlatılan ve şirkin
insanlık tarihindeki başlangıcı hakkında bilgiler veren bir konu işleyecegiz. Çok ibret almamız gereken, üzerinde çokça
durmamız ve düşünmemiz gereken bir konu kardeşlerim. ŞİRK…
Hiçbir şey
yaratmaya gücü yetemeyecek varlıkları, her şeyi en mükemmel şekilde yaratan Allah ile eş değer tutma, sadece O’na yapılabilecek
ibadetlerden başkalarınada pay ayırma, en büyük günah, en büyük haksızlık, en
büyük haddi aşma… Acaba ilk nasıl ortaya çıkmış? Her zamanki gibi Rabbimizin
ayetlerine ve Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine bakalım.
Acaba bize neler anlatacaklar…
İNSANLIK BAŞLANGIÇTA TEK
BİR ÜMMETTİ, YANİ TEVHİD EHLİ İDİ
Allah
subhanehu ve teala ilk insan olan Adem aleyhisselam ve eşini yaratıp işledikleri
hata sebebi ile yeryüzüne indirerek yaşamlarına orda devam etmelerini sağlamıştır. Insanlık her geçen gün çoğalarak yeryüzüne dağılmış,
böylece asırlar geçmiş ve bu zaman içinde tüm insanlık fıtratlarındaki tevhid
inancına bağlı olarak yaşamlarına devam etmiş ve bu konuda hiç bir aşırılığa ve
sapmaya yönelmemişlerdir. Bunu bize açıklayan ayetler şöyledir:
“İnsanlar, önceden, tek bir ümmetten başka bir
şey değildiler; fakat sonradan ayrılığa düştüler.“ (Yunus Suresi, 19. ayet)
“İnsanlar tek bir ümmetti. Allah (onlara)
müjdeleyen ve korkutan peygamberler göndermiş,
onlarla birlikte, insanlar
arasında, ihtilâf ettikleri
hususlarda kendisiyle hükmetmek için hak olan Kitabı da indirmişti.“ (Bakara
Suresi, 213. ayet)
Tarih ve
siyer kitaplarından öğrendigimize göre bu süreç yaklaşık on asır sürmüş ve bu
süre işerisinde insanlar Allah subhanehu ve teala’nın fıtratlarına ilham ettiği
tevhid dini üzere O’na hiçbir şeyi ortak koşmadan yaşamışlardır.
Bu konu
hakkinda Ibni Abbas radıyallahu anh’dan gelen rivayet şöyledir: “Adem
aleyhisselam ile Nuh aleyhisselam arasında on asır vardır. Bu müddet içerisinde
bütün insanlık hak olan tek bir şeriat (din) üzereydiler.(Sonra) ihtilaf
ettiler. Allah’da müjdeleyici ve uyarıcı nebiler yolladı.” (Buhari tefsiri,
Muhammed b.Cerir et-Taberi tefsiri.)
İLK ŞİRK NUH ALEYHİSSELAM DÖNEMİNDE MEYDANA GELMİŞTİR
Kardeşlerim,
yukarıda da bahsettigimiz gibi insanlık başlangıçta saf tevhid dini üzere tek
millet olarak asırlarca yaşamışlar ve bu zaman içerisinde Allah subhanehu ve
teala’ya hiçbir şekilde şirk koşmamışlardır.
Allah’dan başka ilahlar edinip onlara ibadet etmemiş, kabirleri mescid
haline getirmemiş, kendisinden bereket umdukları bir ağaç, taş, vs. edinmemiş
ve kurbanlarını kendisine adayıp kestikleri bir yatırları hiç olmamıştı. Onlar
her yönü ile tevhid akidesinin hüküm sürdüğü bir yaşam içerisindeydiler.
Tabiki insanın ezeli düşmanı olan şeytan
insanlığın bu fıtratlarındaki tevhid akidesi üzere yaşamalarından çok rahatsız
oluyor, sürekli türlü planlarla onlara yaklaşarak onları saptırmaya çalışıyor,
fakat bir türlü başarılı olamıyordu. Ta ki Nuh aleyhisselamın içinde bulunduğu
toplumda herkesin cok değer verdiği, saygı ve sevgi beslediği bazı salih
insanlar ölene kadar. Salih insanların teker teker ölmesi onları çok seven bu
insanları üzmüş, şeytan bu fırsatı en sinsi bir şekilde değerlendirerek onlara
bu zaaflarından yaklaşmış, onlara salih insanların heykellerini yapmalarını ve
evlerine, ibadet mekanlarına koymalarını bu vesile ile onlari hiç unutmayarak
hep yad edip hatırlamalarını fısıldamıştı. insanlar
da bu salih insanlara duydukları aşırı sevgi sebebi ile şeytanın vesveselerinin
farkına varmayarak çok samimi duygularla onları her daim hatırlamak için heykellerini
yapmışlardir. Daha sonra bu heykelleri hatıralarını
hep taze tutabilmek icin toplantı
yerlerine koymuşlardır. Böyle masum bir düşüncenin daha sonra insanlık tarihinde
şirkin başlangıcı olacağını malesef hesap edememişlerdir.
Onlar öyle
bir hale gelmişlerdir ki, Nuh aleyhisselamın kendilerini tevhid inancına davet
etmesine karşı çevrelerindeki insanlara
asla ona uymamalarını, salih insanların isimlerini koydukları heykelleri
kasdederek onları kesinlikle bırakmamalarını söylemişlerdir. Bunu Nuh aleyhisselam’ın
kıssasındaki ayetlerden öğreniyoruz.
Allah
subhanehu ve teala Kur’an’da olayı Nuh aleyhisselamın dilinden şöyle
aktarmaktadır:
"Ve
dediler ki: ‘Sakın ilâhlarınızı (saygi duydugunuz büyüklerinizi) terk etmeyin.
Vedd'i, Suvâ'ı, Yağûs'u, Ya'ûk'u ve Nesr'i bırakmayın.‘ Böylece birçoklarını
yoldan çıkardılar. Sen bu zâlimlerin sadece sapıklıklarını artır." (Nuh
Suresi, 23-24.Ayetler)
Kardeşlerim,
bu ayetlerde ismi geçen kişiler Nuh aleyhisselam zamanında yaşayan salih insanlardır. Bu salih kişiler vefat ettikten sonra onları çok
seven insanlar şeytanında vesvesesi ile onların heykellerini yapmış ve onların
isimlerini koymuşlardır.
Bunu Buhari rahimehullah’ın rivayet ettiği şu hadisden
öğreniyoruz.
İbn Abbas
(r.a.) diyor ki: "Vedd, Suva, Yeğus, Yeuk ve Nasr, Nuh kavminde yaşıyan
salih kişilerin adları idi. Bunlar ölünce şeytan, insanlara bunların
hatıralarını devam ettirmek için yaşadıkları yerlere heykellerini dikmelerini
ilham etti. Onlar da bunu yaptılar ve diktikleri heykellere onların isimlerini
verdiler. Önceleri bunlara tapan yoktu; fakat onları dikenler öldükten sonra
zamanla haklarındaki bilgiler ve heykellerin dikiliş gayeleri unutuldu ve
insanlar bunlara tapmaya başladılar." (Buhari Tefsir: 71/3)
İbni Kayyım rahimehullah
sahabenin pek çoğunun bunlar hakkında şöyle dedigini nakleder: "Bu salih
kişiler öldükten sonra insanlar bunların kabirlerinde ibadet etmeye başladılar.
Sonra unutulmasın diye heykellerini diktiler, resimlerini yaptılar. Bir süre
sonra bunlara tapmaya başladılar."
İNSANLIK TARİHİNDE İLK ŞİRKİN GERÇEKLESME SEBEBI SALİH INSANLARA BESLENEN AŞIRI
SEVGİDİR
İşte kardeşlerim,
insanlık tarihinde ilk şirk bu şeytani senaryo ile gercekleşmis, insanlar
uluhiyetteki şirki, yani Allah’dan gayrına kulluk etmeyi ilk olarak Nuh
aleyhisselam döneminde işlemişlerdir. Onları buna sevkeden en büyük etkende
salih kimselere karşı temiz, saf, ama aşırı sevgi beslemeleri ve yüceltmeleri
olmuştur.
Aşırı sevgi
ve bunun sonucu olarak aşırı yüceltme insanları zaman içerisinde öyle bir
konuma getirmiştir ki, totemcilik yani putculuk kalplerinde iyice yer etmiş ve
salih insanlara şefaat, tevessül (aracı edinme), muhabbet, velayet ve yüceltme
şeklinde ibadet etmeye başlamışlardır. Aynen günümüzdeki örneklerinde çokça
gördüğümüz gibi. Halbuki bu fiillerin hepsi sadece Allah subhanehu ve teala’ya
yapılması gereken fiilerdir.
Malesef başlangıçda
tevhid ümmeti olan bu insanlar, zaman icerisinde şirk ümmetine dönüşüvermislerdir.
Bunun sonucunda Allah subhanehu ve teala Nuh aleyhisselami kendilerine Resul
olarak göndermiş ve onlari tekrar tevhide davet etmesini emretmiştir.
İNSANLIĞA GÖNDERİLEN İLK RESUL NUH ALEYHISSELAMDIR
Kardeşlerim, Allah
subhanehu ve teala insanların tevhid inancından uzaklaşarak, ibadeti sadece
Allah’a has kılmayı bırakıp ortak koşmalarının sonucunda onları uyarması için
kendi içlerinden Nuh aleyhisselamı Resul olarak göndermiştir.
"Andolsun ki
Nuh'u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah'a kulluk edin,
sizin ondan başka ilahiniz yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir
günün azabından korkuyorum." (Araf suresi, 59. ayet)
"O size,
dinden Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musâ'ya ve
İsa'ya tavsiye ettiğimizi şeriat yaptı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda
ayrılığa düşmeyin. Onları kendisine davet ettiğin şey ise, onlara ağır geldi.
Allah, dilediğini kendisine seçer ve yöneleni kendisine ulaştırır." (Sura suresi 13. ayet)
Allah Resulu
sallallahu aleyhi ve sellem'den nakledilen hadiste Nuh aleyhisselam’ın
gönderilen ilk Resul oldugu acıkca anlatılmaktadır:
“Kıyamet gününde insanlar şefaat
etmeleri için Adem aleyhisselam’a geldiklerinde,
o, kendisinin cennetten kovulmasına sebep olan hatasını zikrederek, şefaat
etmeye liyakati olmadığını belirtir ve onlari Nuh aleyhisselama yönlendirerek:
‘Ama siz, Nûh'a varın; çünkü o, yeryüzü halkına Allah'ın yolladığı ilk Resûldür.‘
Bunun üzerine onlar Nûh'a varırlar ve: ‘Sen, yeryüzü halkına Allah'ın yolladığı
ilk resûlsün.‘ derler." (Buhari)
Nuh aleyhisselam
Kavmini 950 yıl boyunca yüce Allah`ın tevhid dinine, Allah´ın dışındaki şeylere
kulluk etmemeye davet etmiştir. Onlarsa şirklerinde ısrar etmiş, kibirlenmiş ve
onlardan az bir çoğunluğunun dışında hiçkimse iman etmemiştir. Bundan sonra hepinizin
bildigi gibi meşhur tufan hadisesi meydana gelmiş, iman edip gemiye binenler kurtulmuş,
Allah’a ortak koşan insanlarda bu tufanda yok olmuştur. Öyleki bu yok olan
insanların içinde Nuh aleyhisselam’ın oğluda bulunuyordu. Peygamber oğlu olması
Allah’a ortak koşanların içinde bulunduğundan dolayı ona hiçbir şey kazandırmamış,
Allah subhanehu ve teala tarafından ayrıcalığa tabi tutulmamıştır.
Belli bir
zaman geçtikten sonra sular durulmuş ve tüm insanlık için yeni bir başlangıç
imkanı sunulmuştur. Ne yazık ki insanlar zaman zaman, dönem dönem aynı hataya
tekrar tekrar düşmüş ve Allah subhanehu ve teala kendilerine tevhidi anlatacak
ve şirkten sakındıracak, onları Allah’ın azabına karşı uyaracak Resuller
göndermiş ve beraberlerinde kitaplar indirmiştir.
BÜTÜN RESULLERİN İNSANLARA GÖNDERİLİŞ GAYESİ TEVHİDTİR
Değerli kardeşlerim,
Allah subhanehu ve teala tüm resullerini insanlara tevhidi anlatsınlar ve açıklasınlar
diye göndermişdir. Gönderilen her resul muhatabı olan toplumu sadece Allah’a kulluğa
davet etmiş ve O’na şirk koşmaktan sakındırmışdır.
“Andolsun ki
biz, ‘Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının‘ diye (emretmeleri için) her
ümmete bir resul gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti.
Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr
edenlerin sonu nasıl olmuştur!“ (Nahl Suresi, 36.Ayet)
Allah
subhanehu ve teala, son resul olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e
hitaben söyle buyurmaktadır:
“Senden önce
hiçbir resul göndermedik ki ona, ‘benden başka ilâh yoktur; bu itibarla bana
ibadet edin‘ diye vahyetmiş olmayalım.“ (Enbiya Suresi, 25.Ayet)
Bu ayeti
kerimede Rabbimiz ilk resul Nuh aleyhisselam’dan son resul Muhammed sallallahu
aleyhi ve selleme kadar gelen tüm resullerin insanlara tevhidi anlatmak için
gönderildiğini açıkca belirtmektedir. Bu hususu bize anlatan diğer ayetlerede
bir göz atalım:
"Muhakkak
ki, biz Nuh‘u kavmine (resul ) olarak gönderdik. Nuh kavmine şöyle dedi: ‘Ey
kavmim Allah 'a ibadet edin, zira sizin için ondan başka ilah yoktur."
(A’raf Suresi, 59.Ayet)
“Ad kavmine
de kardeşleri Hûd'u (gönderdik). O dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah'a kulluk edin;
sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Hâla sakınmayacak mısınız?‘" (A’raf
Suresi, 65.Ayet)
“Semûd
kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah'a kulluk
edin; sizin O'ndan başka ilahınız yoktur.” (A’raf Suresi, 73.Ayet)
“Medyen'e de
kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin
ondan başka ilahınız yoktur.“ ( A’raf Suresi, 85.Ayet)
Ayetlerdende
açıkca anlaşıldığı gibi kardeşlerim, insanlığa gönderilen tüm resullerin tek
gayesi Allah’a ortak koşmadan ibadet etmeye çağırmak, yani tevhidi gerçekleştirmek
olmustur. Allah subhanehu ve teala göndermiş oldugu resullerle birlikte indirmiş
oldugu kitaplarda da ana tema olarak hep tevhitten bahsetmiştir. Resullerle
birlikte, kitaplarında indiriliş gayesi insanların zihinlerine ve gönüllerine
tevhid inancının yerleştirilmesidir.
TEVHİDTEN MAKSAT ALLAH’IN VARLIĞINI BİLMEK DEĞİL, ONU İBADETTE BİRLEMEKTİR
Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem “ İhlas suresini okumak, Kur'an’ın üçte
birini okumaya denktir.“ (Müslim, Buhari) buyuruyor: ihlas suresinin neden Kur’an’ın üçte birini okumaya denk
oldugunu böylelikle daha rahat anlayabiliriz. Çünkü ihlas suresinde Allah
subhanehu ve teala kendi özelliklerinden ve bu özelliklerindeki tekliğinden,
benzersizliğinden bahsetmektedir. Böylelikle kendisinden başka ibadeti hak eden
hiçbir ilah bulunmadığını ilan etmektedir.
Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem’de insanları İslam’a
davet etmeye başlamasından itibaren 13 yıl sadece Allah’ın birlğine, yani
ibadeti hak eden ilahın tek olduğuna, başka ibadeti hak eden gerçek ilah
bulunmadığına, Allah’tan başka ilah edinilenlerin hiçbir güce sahip
olmadıklarına vurgu yapmıstır.
Tevhidden
maksat Allah’ın zatının var olduğunu, yani rububiyyetini anlatmak degildir. Tüm
insanlık bunu zaten bilmektedir. Tevhidden maksat var olduğunu bildikleri, kabul
ettikleri varlığı ibadette “tek“ kabul etmektir.
insanlık tarihi boyunca şirk genellikle
hep uluhiyyet yani (varlığını bildikleri ve kabul ettikleri) Allah’a ibadet
etme noktasında gündeme gelmiş, bildikleri ve kabul ettikleri Rablerine ibadet
etme noktasında insanlar ya umursamaz bir tavır içinde olmuşlar, ya da O’na
ortaklar icad ederek ibadet etmislerdir.. Aynen günümüzde de olduğu gibi.
Kardeşlerim,
toplumumuza baktığımızda insanlık tarihi boyunca çokta bir şeyin değişmediğini
malesef üzülerek görmekteyiz. “Tarih tekerrürden ibaret“ gerçekten. Rabbimiz
bize merhameti sebebi ibret alıp aynı hatalara düşmememiz için kitabında geçmis
ümmetlerin başına gelenlerden tek tek bahsettiği halde, resulleri vesilesi ile
bizden nasıl bir kulluk istediğini apaçık bir şekilde açıkladığı halde, biz ya
Kur’an’ın içeriginden haberdar olmadığımız, ya da Kur’an’ı basiretle okumadığımız
yani şartlanmıs bir bilinçle okuduğumuz için, aynı hatalara aynı şekilde hatta
daha da ileri seviyede düşüyoruz. Bunu bazen aynı atalarımız gibi salih
insanlara aşırı sevgi besleyip yücelterek, bazen totemcilik ruhunun kalplerimizde
yerleşmesine izin vererek, bazende Rabbimizden hakkında hiçbir bilgi gelmediği
halde çok çeşitli şeylere kutsallık atfederek yapıyoruz.
Çevremize
baktığımızda her gün şirkin çesitli versiyonlarına şahit oluyoruz. Yücelttikleri
insanların resimlerinden feyz alanları, onların resimlerinden ve eşyalarından
bereket umanları, şifa isteyenleri ve türlü şirk çeşitleri ortaya çıkaranları, Allah’ı
sever gibi totemleri sevip saygı gösterenleri, kabir seyahatleri düzenleyenleri,
kabirlere karşı namaz kılmakta hiç bir beis görmeyenleri üzüntü ile
seyrediyoruz. Bu kardeşlerimizi uyarmaya çalıştığımızda da hep aynı cevapla karşılaşıyoruz:
"Biz
bunlara, sırf bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." (Zümer Suresi,
3.ayet)
Kardeşlerim,
Rabbimiz tarihten ders almayı, aynı hataları tekrar tekrar yapmamayı,
amellerimizin tümünden şirki temizleyebilme bilincini kazanmayı bize nasip
etsin. Amiiin.
“Artık kim Rabbine
kavuşmayı ümit ediyorsa salih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiç kimseyi
ortak koşmasın.” (Kehf suresi, 110. ayet)
İbadete layık tek ilah olan Allah’a
emanet olun…
Salihacığım,senin yazılarını okudukça kendimi sorguluyorum..acaba bilmeyerek işlediğim şirkler varmı..bu iş o kadar ince ki..ALLAH hepimize yardım etsin..hepimizi doğru yolda yürüyenlerden eylesin..bilmeden işlediğimiz günahlarımızı da affetsin .amin.ALLAH a emanet ol..
YanıtlaSilAmiii kardeşim. Bu sorgulama hepimizde ve son anımıza kadar olmalı. Çünkü ancak o zaman bu şirk virüsüne karşı uyanık olur, tedbir alma gereği görürüz.
YanıtlaSil