Selamun aleykum
ve rahmetullahi ve berakatuhu..
Gününüz hayr
olsun kardeşlerim, Rabbim niyetlerinizi halis, amellerinizi sahih kılsın.
Amiin.
Kardeşlerim,
bildiğiniz gibi dünya hayatında hepimizin huzur, güven ve adalet içinde yaşayabilmesi
için belirlenmiş haklar ve kurallar vardır. Bu kurallar günümüzde ülkeden
ülkeye, toplumdan topluma değişkenlik göstermektedir. Tüm kainatın yaratıcısı
olan Allah subhanehu ve teala’da kulları için belli haklar ve kurallar
belirlemiş ve Islam dini vasıtası ile bunları bize açıklamıştır. Islam
terminolejisinde bu bölümün adına “Islam hukuku“ denmektedir.
Hukuk
kelimesi Arapça "hak" kökünden gelir ve bu kelimenin çoğuludur.
Yani haklar anlamına gelir. Islam
hukukunda tüm canlıların yaşamını huzur, güven, adalet icinde yaşayıp, bir düzen
ve intizam içinde devam ettirebilmesi icin bu haklar Allah subhanehu ve teala
tarafından en adil bir şekilde belirlenmiş, her hak sahibinin sınırları en
mükemmel şekilde çizilmiştir.
ALLAH
SUBHANEHU VE TEALA’NIN KULLARI ÜZERİNDEKİ HAKKI NEDİR?
Değerli
kardeşlerim, Allah subhanehu ve tealanın belirlemiş olduğu hakların içerisinde
tüm canlıların yaratıcısı, rızık vericisi, kollayıp gözeticisi olmasi sebebiyle
en önemli hak kendisine aittir. Biz öncelikli olarak bizi yaratanın, hayat
verenin, her an görüp gözetenin üzerimizdeki hakkını yerine getirmeli, sonra yine
O’nun belirlemiş olduğu sıraya göre diger hak sahiplerinin haklarını sırasıyla
iade etmeliyiz.
Kardeşlerim,
Allah subhanehu ve teala’nın kulları üzerindeki en büyük hakkı kendisine asla şirk
koşmamamızdır. Bunu bize sahih bir şekilde ulaşan şu hadisden öğrenmekteyiz:
Muaz bin
Cebel radiyallahu anh diyor ki:
"Rasulullah'ın
sallahu aleyhi vesellem bindiği merkebin terkisinde bulunuyordum. Bana dedi ki:
‘Ey Muaz!
Allah'ın kulları üzerindeki ve kulların da Allah üzerindeki hakkı nedir,
biliyor musun?‘ Dedim ki: ‘Allah ve Rasulü daha iyi bilir.‘ Buyurdular ki:
‘Allah'ın
kulları üzerindeki hakkı: Yalnız O'na ibadet etmeleri ve O'na hiçbir şeyi ortak
koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise, kendisine hiçbir şeyi
ortak koşmayan kullarına azap etmemesidir.‘ Dedim ki:
‘Ey Allah'ın
Rasulü! Bunu herkese müjdeleyeyim mi?‘ Buyurdu ki:
‘Hayır,
müjdeleme! Sonra buna güvenirler (salih amelleri terkederler).‘“ (Buhari ve
Müslim)
Evet, hadisten
öğrendiğimize göre "Allah'ın kulları üzerindeki hakkı" cümlesinden anlaşılan
Rabbimizin bizim icin yaptıkları ve verdiklerinin sonucu olarak bizden beklediği
kulluk görevidir. Bu görevimiz ise kardeşlerim, yalnız O'na ibadet etmemiz ve
O'na hiçbir şeyi ortak koşmamamızdır. Yani, ibadetlerimizde Allah subahnehu ve
teala’yı tek olarak tanımamız ve ibadetlerimizi sadece onun icin yapmamızdır.
Yine Allah’ın
kulları üzerindeki hakkını acıklayan başka bir hadiste şöyle buyrulmaktadır:
İbni Mes'ud diyor ki:
"Ey
Allah'ın Rasulü! Allah (celle celaluhu) katında en büyük günah
hangisidir?" diye sordum.
Şöyle
buyurdu: "Seni yarattığı halde Allah (celle celaluhu)'ya ortak
koşmandır."
"Sonra hangisidir?"
dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
"Seninle
birlikte yer korkusuyla kendi çocuğunu öldürmendir." buyurdu.
"Sonra
hangisidir?" dedim."Komşunun hanımıyla zina yapmandır." buyurdu.
Daha sonra da şöyle buyurdu:
"Yine
onlar ki Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı
cana haksız yere kıymazlar. Bunları yapan günahının cezasını görür. Kıyamet
Gününde de azabı kat kat artırılır ve orada alçalmış olarak sürekli kalır.
Ancak tevbe eden, salih ameller işleyenler başka... Allah onların kötülüklerini
iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir."
(el-Furkan 25/68-70) (Buhari, Diyat: 1; Müslim, İman: 37)
Görüldüğü
gibi bu hadiste de bizi yarattığı halde ona ortak koşmak, O’nun hukukuna riayet
etmemek en büyük günah olarak sayılmıştır.
Rabbimiz bir
ayetinde şöyle buyurmaktadır:
"Allah'a ibadet edin, O'na hiçbir şeyi ortak
koşmayın. Ana-babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak
komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan kimselere
iyilik edin. Allah, kendisini beğenip övünenleri elbette sevmez." (Nisa
Suresi, 36. Ayet)
İbni Kesir
rahimehullah bu ayetin açıklamasında şöyle demektedir: "Allah celle
celaluhu bu ayette kullarına, ortaksız olarak ve sadece kendisine ibadette
bulunmalarını emretmiştir. Çünkü yaratan, rızık veren, bütün yarattıklarına her
bakımdan üstün olan sadece O'dur. Dolayısıyla kulların görevi de tevhide
sarılıp, Allah celle celaluhu'nun yaratıklarından hiçbirini O'na ortak
koşmamaktır."
Bu ayet
kulların yaratılış gayesini açıklamaktadır. Bu da yalnız Allah celle celaluhu'ya
kullukta bulunmaktır. Dikkat edilirse Allah subhanehu ve teala burada, farz
kıldığı ibadetleri yasakladığı şirkle beraber zikretmiştir. Bu ayet bize
ibadetin sahih olabilmesi ve Allah katında kabul edilmesi için kesinlikle
şirkten arınmış olması gerektiğini göstermektedir. Çünkü bu olmadan ibadet
sahih olamaz, bu asıldır.
Evet kardeşlerim,
Ibni kesir rahimehullah’ında açıkladığı gibi tüm amellerimizin sahih olabilmesi
ve bize artı kazandırabılmesi icin şirkden arınmış olması gerekir. Buda ancak
tevhidi gercekleştirmekle mümkün olur.
TEVHİD BÜTÜN
GÜNAHLARIN AFFINA, ŞİRK İSE BÜTÜN AMELLERİN İPTALİNE SEBEBTİR
Değerli
kardeşlerim şu gerçeği iyi bilmemiz gerekir ki, “İbadet“ bizzat tevhidin
kendisidir. çünkü tüm
ibadetlerimize değer kazandıran şey tevhid, tüm amellerimizi geçersiz kılan,
iptaline sebeb olan şey ise şirkdir.
Kişi Allah’ın
üzerindeki en önemli hakkı olan tevhidi yerine getirdiği takdirde ne kadar çok
günah veya hata içinde olsada Allah o kişiyi affedecek, şirkden sakındığı için
tüm günahlarını silecektir. Bunu bizzat bize kendisi haber vermektedir:
“Allah kendisine
şirk koşulmasını asla bağışlamaz, bunun dışındaki şeyi dilediği kimse için
bağışlar" (Nisa: 4/48)
Rabbimizin
tevhid ehli olan kişilerin tüm hatalarını sileceğine dair gelen haberlerin
birinde Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem Rabbinin sözlerini aktararak şöyle
buyurmaktadır:
“Allah Teala
buyuruyor ki: “Kim bana bir karış yaklaşırsa ona bir zira (el ile dirsek arası)
yaklaşırım, kim bana bir zira yaklaşırsa, ona bir kulaç yaklaşırım, kim bana
yürüyerek gelirse, ona koşarak gelirim, kim bana birşeyi şirk koşmadan yeryüzü
dolusu hata ile kavuşsa, onu bir o kadar mağfiret ile karşılarım.” (Müslim)
Kardeşlerim,
tevhid mağfiret sebeblerinin en büyüğüdür. Kim tevhidi tam manası ile gerçekleştirirse,
en büyük magfiret imkanına sahip olmuş demektir. Kim de tevhidi gereğince yerine getirmemişse en
büyük mağfiret imkanını kaybetmiş demektir. çünkü Allah subahnehu ve teala bağışlanmayı şarta
baglamış ve bu şartı şirk koşmazsa diye kayıtlamıştır.
Kardeşlerim,
konumuzun başlığında tevhid tüm günahlarımızın affedilmesine sebeb olduğu gibi,
şirkte tüm amellerimizin geçersiz kılınmasına, iptal edilmesine sebeptir demiştik.
Rabbimiz
Allah Resulune ve ondan önce gelen tüm
Resullere hitaben kendisine şirk koştukları takdirde bütün amellerinin boşa
gideceğini haber vermektedir. Allah’ın Resul olarak sectiği kişiler hic
kendisine şirk koşar mı?
Rabbimiz onların
üzerinden bize “Hangi makamda, mevkide, konumda olursanız olun bunun katımda hiçbir
önemi yoktur.“ mesajını göndermektedir. “şirk koştuğunuz takdirde peygamber bile olsanız tüm
amellerinizi geçersiz kılar ve bunun neticesinde sizi cehheneme atarım“ diye uyarıda bulunmaktadır.
Konumuz olan
ayet şöyledir: "And olsun ki sana da senden önceki rasullere de şu
vahyolunmuştur. 'And olsun, eğer Allah'a ortak koşarsan kesinlikle amellerin
boşa gider ve kaybedenlerden olursun.' Hayır, yalnız Allah'a kulluk et ve
şükredenlerden ol." (Zumer Suresi, 63-66. Ayetler)
Tüm bu açıklamalardan sonra kardeşlerim, Rabbimizin bizim
üzerimizdeki en önemli hakkının onu tüm ibadetlerimizde tek bilmemiz, bir
sivrisineğin kanadını dahi yaratmaktan aciz olan varlıkları asla O’na denk
tutup ortak koşmamamız olduğunu öğrendik.
Rabbine karşı bu görevini yerine getiren kullarınada
Allah subhanehu ve teala’nın asla azap etmeyeceğini vadettiğini öğrenmiş
bulunuyoruz. Her ne kadar hata ve yanlışları olsada tevhid ehli olmalarından
dolayı Rabbimiz hepsini affedecektir.
Tevhid tüm günahlarımızı affettirecek, şirkte tüm
salih amellerimizi iptal ettirecek derecede önemli hususlardır. Bu nedenle
bizler bu konuları sürekli gündemde tutmalı ve şirk iceren söz ve eylemlere karşı
devamlı uyanık olmalıyız.
Rabbim tüm amellerimizde tevhidi tam manası ile gerçekleştirebilmeyi
ve şirkin her çeşidinden de uzak kalabilmeyi bize nasip etsin. Amiiin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder