MUTLULUĞUMUZU YADA MUTSUZLUĞUMUZU KELİMELERİMİZ BELİRLER

MUTLULUĞUMUZU YADA MUTSUZLUĞUMUZU KELİMELERİMİZ BELİRLER

Kullandığımız sözlerin hayatımızda çok büyük yeri ve önemi vardır. Bunların konumunu ancak bakış açısı yeterli olmayan ya da yüzeysel düşünen kimse görmez.

Söz, ya içi güzelliklerle dolu sakin akan bir nehir ya da ölüm taşıyan dalgalı bir denizdir.

Söz, ya tüm yaralara  ve hastalıklara merhem ya da içeni anında mezara gönderecek bir zehirdir.

Sözün içinde ya hayat, güvenlik, mutluluk, rahatlık ve mutmainlik vardır yada o Rabbinin izniyle her şeyi yerle bir edecek saatli bir bombadır.

Söz ya barış ve anlaşma getirir, insanlar arasında yakınlık ve sevgi yayar ya da sözle savaşlar çıkar, insanlar arasında kin baş gösterir, fitneler ve imtihanlar ortaya çıkar.

Söz ya yapmanın, kurmanın ve yükseltmenin aleti olur ya da yıkmanın, tahrif etmenin ve dağıtmanın aleti.

Nitekim “La ilahe illAllah” sözü yani ihlas ve tevhid kelimesi kurtuluş ve tevhid kelimesidir. Kafirlerin “Sen gönderilmiş bir peygamber değilsin” (Ra’d:43) sözleri ise onlar için dünyalarını ve ahiretlerini yıkan söz olmuştur.

Allah subhanehu ve teala söyle buyurur: “Allah’ın hoş söz (kelime-i tevhid) için nasıl bir misal getirdiğini görmedinmi? O gökleri yerde sabit, dalları ise göğe uzanmış hoş bir ağaç gibidir. Rabbinin izni ile meyvesini her zaman verir. Belki düşünürler diye, Allah insanlara böyle misaller getirir. Kötü sözün örneği ise kökü yerden sökülüp çıkarılmış ve sabit durmayan kötü bir ağaçdır.” (İbrahim: 24,26)

Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellemde sözlerin ehemmiyeti ile alakalı söyle buyurur: “Kişi Allah’ı razı edecek öyle bir söz söyler ki, o sözün ulaşacağı konumu tahmin bile edemez. Allah ise, o söz nedeniyle ona kıyamete kadar kendisinden razı olacağını yazar. Yine kişi Allah’ı kızdıracak öyle bir söz söyler ki, onun ulaşacağı konumu tahmin bile edemez. Allah da onu söz sebebiyle ona kıyamete kadar kendisine öfkeli olacağını yazar. (  Ahmed, Tirmizi, Nesai. El-Elbani hadisin sahih olduğunu söyler.)

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Muaz radıyallahu anha hayrın kapılarını, işin başını, onu ayakta tutan şeyi ve onun zirvesini bildirdikten sonra kendisine şöyle dedi: “Sana bunların hepsinin kökünde yatan şeyi söyleyeyim mi?” Muaz “evet ya Resulullalh” diye karşılık verince, diline işaret ederek “Buna sahip ol” dedi. Muaz radiyallahu anh “Ey Allah’ın Nebisi! Biz konuştuğumuz şeylerden de sorguya çekilecekmiyiz?” diye sorunca, “ Allah seni iyi etsin! İnsanlar ateşe yüzleri üzere, ya da burunları üzere dilleriyle kazandıklarından başka bir sebeplemi atılırlar?” (Ahmed, Tirmizi. El- Elbani sahih olduğunu söyler.)

Sevgili kardeşlerim, bugün insanların pek çoğu ölçüsüz ve hesapsız konuşmaktadırlar. Bu gibi kimselerin yalan, yanlış, gıybet, nemime, saçmalık, münasebetsizlik, küfür, ilhad demeden diledikleri her şeyi söylediklerini ve yazdıklarını görüyoruz. Halbuki Allah subhanehu ve teala “O bir söz söylemeye görsün, yanında (kaydetmeye) hazır bir gözcü vardır.” (Kaf:18) buyurmaktadır.

İbnu’l Kayyım rahimehullah bu konu ile alakalı şöyle der: “İlginçtir ki, insan haram yemekten, zulümden, zinadan, hırsızlıktan, içki içmekten, harama bakmakta vs. kaçınmakta zorluk çekmezde, dilinin hareketini kontrol etmekte zorlanır. Öyle ki, dindarlıkla, zühd ve ibadetle tanınan bir kimse, hiç kale alınmayacak bir söz söyler de, onun bir tek kelimesi nedeniyle doğuyla batı arasındaki uzaklıktan daha alçak bir seviyeye düşer.

Rabbim hepimize Allah resulunun şu beyanını uygulayabilmeyi nasip etsin kardeşlerim.

“Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse, ya hayır konuşsun ya da sussun.” (Tirmizi, Kıyamet 51)

Not: Yazı Karınca&Polen kitabevinin “Dünyanın en mutlu insanı olabilirsin..” adlı kitabından alıntıdır.