5.5.13

İBADET NEDİR ?


Selamun aleykum değerli kardeşlerim,

   Kardeşlerim, bu yazımda da sizinle “ibadet“, yani kulluk kavramını ele alalım istedim. Madem ki tüm varlıklar ve insan ibadet için yaratılmış,  o zaman bu kavram üzerinde derinlemesine düşünelim ve irdeleyelim.


  İBADET NEDİR?

  Toplumumuzda yaygın olarak anlaşıldığı gibi sadece belli başlı (namaz, oruc, hac, zekat v.s. gibi) ibadetlerin adı mıdır? Yoksa uğruna tüm varlıklar ve insanin yaratıldiğı “ibadet“, çok daha geniş anlamlar içeren, tüm varlıkları kapsayan, insan hayatinin da her anını içine alan bir kavram mıdır?

   Kardeşlerim, ufkumuzu alabildiğince genişleterek ibadet, yani kulluğun ne olduğunu kavramak için bir düşünce yolculuğuna çıkalım hep beraber…

İBADET KELİMESİ NE ANLAMA GELMEKTEDİR?

   İbadet kelimesi arapça bir kelimedir. Bu kelimenin türkçede karşılığı kulluktur. Fakat kulluk kelimesi arapçadaki ibadet kelimesinin tam anlamı değil, sadece türkçe karşılığıdır.
İbadet kelimesinin anlamı:   Boyun eğmek, teslim olmak, itaat etmek manalarına gelir. Bu anlama gelen abede  (عبد )  kelimesinden türemiştir. Bu anlamda tüm varlıklar yaratıcısına kulluk içerisindedir.



TÜM KAINAT YARATICISINA KULLUK IÇERISINDEDIR:

   Kulluk yaratılan tüm varlikları kapsayan, icine alan bir kavramdır dedik. Bu yönüyle yaratılmiış olan her varlık, yaratıcısının tasarladığı programa boyun eğmiş, kulluğunu yerine getirmiş ve getirmeyede devam etmektedir.
  Allah subhanehu ve tealanın “Ol!” emriyle meydana gelen her şey O’na teslim olmuş, itaat etmiştir. Yaratılış ‘itaat’le, yani kullukla başlamıştır. Asil olarak her şeyin temelinde boyun eğme, yani kulluk vardır.
Kainattaki bu baş döndüren , kusursuz ve mucizevi düzen, ancak bu boyun eğme ve kullukla sağlanmıştır. Canlı ya da cansız her şeyin yaratıcısına  boyun eğip, itaat ettiğini Rabbimiz birçok ayetinde bizlere haber vermektedir:

  “Bilmiyor musun, göklerde ve yerde olan her şey,  gökte kanat çırpan her kuş, Allah'ı tesbih ederler. Hepsi de duasını ve tesbihini bilir. Allah, onların ne yaptıklarını bilir.” (Nur suresu,41.ayet)

  “Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler.” (Fussilet Suresi,11.ayet)

  “Yoksa Allah'ın dinînden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O'na teslim olmuştur. Ve O'na döndürüleceklerdir.“ (Al-i İmran suresi,83.ayet)

“Göklerde ve yerdekiler de, gölgeleri de sabah akşam ister istemez Allah'a secde ederler." (Ra'd suresi,15.ayet)

İNSANDA BU MECBURİ KULLUK PROGRAMINA DAHİLDIR. İSTESEDE İSTEMESEDE KULDUR.

   Kardeşlerim, insan olarak hepimiz Rabbimizin fıtratımıza koymuş olduğu özelliklerle,  diğer varlıklar gibi zaten farkında olmadan yaratıcımıza karşı bir kulluk içerisindeyiz.
Bizde yaratıcımızın bizim icin belirlemis oldugu bu programa mecburen uyuyoruz. Yemek yemeden, uyumadan, oksijen teneffüs etmeden duramıyor, sevme, korkma, üzülme gibi duygulardan kendimizi soyutlayamıyoruz. Bu yönümüzle zaten bir kulluk icerisindeyiz.

Rabbimiz bu durumumuzu ne güzel açıklıyor:

 “Göklerde ve yerde her ne varsa -isteyerek de olsa, istemeyerek de olsa- Allah'a secde eder. Sabah akşam gölgeleri de (O'na secde eder).“ (Ra’d Suresi, 15)

  Rabbimiz bu ayeti kerimesinde insanın kendi özgür iradesi ile yaratıcısına boyun eğmeyerek secde etmesede, O’nun koyduğu programa tabi olarak gölgelerinin bile ona secde ettiğini haber vermektedir.

 Insan Rabbine karsi ibadet etmede ne kadar umursamaz davranırken, O’nun koyduğu programa uymakta ne kadar aciz olduğunu bir düşünebilse!..

  Halbuki  Rabbimizin bizden istediği ve onun katında bize değer kazandıracak olan kulluk, kendi irademizle ve tercihimizle yaptığımız kulluktur.

INSANDAN ISTENILEN KENDI IRADESI ILE YARATICISINA KULLUK ETMESIDIR

  Kardeşlerim, buraya kadar tüm varlıkların belirlenmiş bir program üzere yaratıldıklarını, bu programın dışına çıkamadıklarını ve zaten her şekilde kul olduklarını öğrendik. Diğer varlıklar icin yeterli olan bu aşamadaki kulluk, insan için yeterli değildir.
Cünkü Rabbimiz insana diğer varlıklardan ayrıcalıklı olarak akıl ve irade vermiş, vermiş olduğu bu özellikler sebebi ile onu bazı şeylerle sorumlu tutmuştur. Insan diğer varlıklardan ayrıcalıklı olarak sahip olduğu bu özellikler sayesinde  iyiyi kötüden ayırt etme ve tercih etme serbestliğine sahip olmuştur.
Işte insanın imtihanıda bu noktada başlamış, yaratıcısına mı, yoksa yaraıtcısı dışındakilere mi kulluk yapacağı kendi tercihine bırakılmıştır.
Rabbimiz bu konuda da yol gösterici beyani ile bize şöyle haber vermektedir:
   
  "Ey insanlar! Sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet ediniz; belki böylece korunmuş olursunuz." (Bakara Suresi, 21. ayet)
Ayeti kerimeye dikkat edersek kardeşlerim, çağrı tüm insanlığa yapılmaktadır. Irk, renk, soy  ve dil ayrmamaktadır. Yaratıcımız tüm insanlığı sadece kendisine kulluğa davet etmektedir. Aynı zamanda ibadete layık olanın, yaratma gücüne sahip bir ilah olması gerektiğinede dikkatlerimizi çekmektedir.

KULLUK INSANIN DÜŞÜNCELERI, SÖZLERI, NIYET VE HAREKETLERI ILE YERINE GETIRDIĞI TÜM EYLEMLERIN ADIDIR:

   Kardeşlerim, içinde yaşadıgımız toplumda ibadet kavramı malesef çok dar bir çerçevede algılanmaktadır. Ibadet kelimesine sadece belli başlı amelleri ( namaz, oruç, zekat, hac gibi ) anlam olarak yüklemiş, bunların dışında doğal olarak, tabiatımız  geregi yaptığımız şeyleri ibadet kavramının dışında tutmuşuz. 

 Ibadeti günlük hayatımız içerisinde sadece namaz kılmaktan ibaret görüp, yirmi dört saatimizin bir saatini namaza ayırıp, kalan yirmi üç saatimize Rabbimizin karışmadığını düşünerek,  bu zamanda istediğimiz gibi hareket edebileceğimizi zannetmişiz.

  Hatta bazılarımız buna dahi gerek görmeden kulluğun insan ile Rabbi arasında sadece kalpte hissedilen bir duygu olduğunu düşünüp, ibadeti sadece kalplere mahkum etmiştir. Ne büyük bir yanılgı…
Halbuki ibadet hayatımızın her anını içine alan bir kavram olması gerekirken, bu yanlış anlaşılmadan dolayı sadece belli zamanlarda, belli yerlerde, belli şekillerde yapıp yerine getirdiğimiz ameller olduğu fikri bizde iyice yerleşmiştir. 

   En doğru bilgi kaynagımız olan Kur’an ve Sünnete baktığımızda ise ibadet, yani kulluğun hayatımızın her anını kapsadığını görüyor, yaptıgımız her hareketimizle ya mükafatı, ya da cezayı hakettiğimizi öğreniyoruz.
Iyi düşünmenin bir ibadet olduğunu, iyi şeylere niyet etmenin, niyetimizi gerçekleştirmesek dahi bize sevap kazandırdığını, bir sözümüzle cehenneme gidebileceğimiz gibi, cennetide kazanabileceğimizi, temel ihtiyaçlarımızı yerine getirirken dahi bunları sevaba veya günaha çevirebileceğimizi,  ayet ve hadislerden öğreniyoruz.

  Öyle ki komşumuzla ilişkimiz, bir kardeşimize tebessümümüz, bir yetimin başını okşayışımız, söylemiş oldugumuz güzel bir sözümüz, hatta eşimizle beraberligimiz dahi ibadet kavramının icinde olunca, ibadetin dışında ne kalıyor kardeşlerim?

   Burada saydıgımız ve sayamadıgımız tüm fiillerimiz, sözlerimiz, düşüncelerimiz ve niyetlerimiz bizim tercihlerimizle ya  yaraticımıza, ya da yaratıcımızın dışındakilere sunulan bir kulluk eylemi oluyor.
Tabi ki biz Allah’a iman etmiş, iman ettigimizi iddia eden kimseler olarak tüm hal ve hareketlerimizde Rabbimizin bizim için belirlediği kurallara uymak ve tercihlerimizi bu istikamette yapmak durumundayız.
Ne zamana kadar? Ölüm bize gelip Rabbimize kavuşuncaya kadar.

 Rabbimiz de şöyle buyuruyor: “Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbına ibadet et.“ (Hicr suresi,99.ayet)

 Rabbim her hareketimizi ibadet şuuru ile yapabilmemizi bize nasip etsin.
Hepiniz Allah’a emanet olun..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder