Selamun
aleykum değerli kardeşlerim,
Kardeşlerim,
bu yazımda da sizinle “ibadet“, yani kulluk kavramını ele alalım istedim. Madem
ki tüm varlıklar ve insan ibadet için yaratılmış, o zaman bu kavram üzerinde derinlemesine düşünelim
ve irdeleyelim.
İBADET NEDİR?
Toplumumuzda yaygın olarak anlaşıldığı gibi sadece belli başlı (namaz,
oruc, hac, zekat v.s. gibi) ibadetlerin adı mıdır? Yoksa uğruna tüm varlıklar ve insanin
yaratıldiğı “ibadet“, çok daha geniş anlamlar içeren, tüm varlıkları kapsayan,
insan hayatinin da her anını içine alan bir kavram mıdır?
Kardeşlerim,
ufkumuzu alabildiğince genişleterek ibadet, yani kulluğun ne olduğunu kavramak
için bir düşünce yolculuğuna çıkalım hep beraber…
İBADET
KELİMESİ NE ANLAMA GELMEKTEDİR?
İbadet kelimesi arapça bir kelimedir. Bu kelimenin türkçede karşılığı kulluktur.
Fakat kulluk kelimesi arapçadaki ibadet kelimesinin tam anlamı değil, sadece
türkçe karşılığıdır.
İbadet
kelimesinin anlamı: Boyun eğmek, teslim
olmak, itaat etmek manalarına gelir. Bu anlama gelen abede (عبد ) kelimesinden türemiştir. Bu anlamda tüm varlıklar
yaratıcısına kulluk içerisindedir.
TÜM KAINAT YARATICISINA KULLUK IÇERISINDEDIR:
Kulluk yaratılan tüm varlikları
kapsayan, icine alan bir kavramdır dedik. Bu yönüyle yaratılmiış olan her varlık,
yaratıcısının tasarladığı programa boyun eğmiş, kulluğunu yerine getirmiş ve
getirmeyede devam etmektedir.
Allah subhanehu ve tealanın “Ol!” emriyle meydana
gelen her şey O’na teslim olmuş, itaat etmiştir. Yaratılış ‘itaat’le, yani
kullukla başlamıştır. Asil olarak her şeyin temelinde boyun eğme, yani kulluk
vardır.
Kainattaki bu baş döndüren , kusursuz ve mucizevi
düzen, ancak bu boyun eğme ve kullukla sağlanmıştır. Canlı ya da cansız her şeyin
yaratıcısına boyun eğip, itaat ettiğini Rabbimiz
birçok ayetinde bizlere haber vermektedir:
“Bilmiyor musun, göklerde ve yerde olan her şey, gökte kanat çırpan her kuş, Allah'ı tesbih
ederler. Hepsi de duasını ve tesbihini bilir. Allah, onların ne yaptıklarını
bilir.” (Nur suresu,41.ayet)
“Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona
ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de:
"İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler.” (Fussilet Suresi,11.ayet)
“Yoksa Allah'ın dinînden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa,
ister istemez O'na teslim olmuştur. Ve O'na döndürüleceklerdir.“ (Al-i İmran suresi,83.ayet)
“Göklerde ve
yerdekiler de, gölgeleri de sabah akşam ister istemez Allah'a secde ederler." (Ra'd suresi,15.ayet)
İNSANDA BU
MECBURİ KULLUK PROGRAMINA DAHİLDIR. İSTESEDE İSTEMESEDE KULDUR.
Kardeşlerim,
insan olarak hepimiz Rabbimizin fıtratımıza koymuş olduğu özelliklerle, diğer varlıklar gibi zaten farkında olmadan
yaratıcımıza karşı bir kulluk içerisindeyiz.
Bizde yaratıcımızın
bizim icin belirlemis oldugu bu programa mecburen uyuyoruz. Yemek yemeden, uyumadan,
oksijen teneffüs etmeden duramıyor, sevme, korkma, üzülme gibi duygulardan
kendimizi soyutlayamıyoruz. Bu yönümüzle zaten bir kulluk icerisindeyiz.
Rabbimiz bu
durumumuzu ne güzel açıklıyor:
“Göklerde ve yerde her ne varsa -isteyerek de
olsa, istemeyerek de olsa- Allah'a secde eder. Sabah akşam gölgeleri de (O'na
secde eder).“ (Ra’d Suresi, 15)
Rabbimiz bu ayeti kerimesinde insanın kendi özgür iradesi ile yaratıcısına
boyun eğmeyerek secde etmesede, O’nun koyduğu programa tabi olarak gölgelerinin
bile ona secde ettiğini haber vermektedir.
Insan Rabbine karsi ibadet etmede ne
kadar umursamaz davranırken, O’nun koyduğu programa uymakta ne kadar aciz olduğunu
bir düşünebilse!..
Halbuki Rabbimizin bizden istediği ve onun katında
bize değer kazandıracak olan kulluk, kendi irademizle ve tercihimizle yaptığımız
kulluktur.
INSANDAN ISTENILEN KENDI IRADESI ILE YARATICISINA
KULLUK ETMESIDIR
Kardeşlerim, buraya kadar tüm varlıkların belirlenmiş
bir program üzere yaratıldıklarını, bu programın dışına çıkamadıklarını ve
zaten her şekilde kul olduklarını öğrendik. Diğer varlıklar icin yeterli olan
bu aşamadaki kulluk, insan için yeterli değildir.
Cünkü Rabbimiz insana diğer varlıklardan ayrıcalıklı
olarak akıl ve irade vermiş, vermiş olduğu bu özellikler sebebi ile onu bazı şeylerle
sorumlu tutmuştur. Insan diğer varlıklardan ayrıcalıklı olarak sahip olduğu bu
özellikler sayesinde iyiyi kötüden ayırt
etme ve tercih etme serbestliğine sahip olmuştur.
Işte insanın imtihanıda bu noktada başlamış,
yaratıcısına mı, yoksa yaraıtcısı dışındakilere mi kulluk yapacağı kendi
tercihine bırakılmıştır.
Rabbimiz bu
konuda da yol gösterici beyani ile bize şöyle haber vermektedir:
"Ey insanlar! Sizi de, sizden
öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet ediniz; belki böylece korunmuş
olursunuz." (Bakara Suresi, 21. ayet)
Ayeti kerimeye
dikkat edersek kardeşlerim, çağrı tüm insanlığa yapılmaktadır. Irk, renk, soy ve dil ayrmamaktadır. Yaratıcımız tüm insanlığı
sadece kendisine kulluğa davet etmektedir. Aynı zamanda ibadete layık olanın,
yaratma gücüne sahip bir ilah olması gerektiğinede dikkatlerimizi çekmektedir.
KULLUK
INSANIN DÜŞÜNCELERI, SÖZLERI, NIYET VE
HAREKETLERI ILE YERINE GETIRDIĞI TÜM EYLEMLERIN
ADIDIR:
Kardeşlerim,
içinde yaşadıgımız toplumda ibadet kavramı malesef çok dar bir çerçevede algılanmaktadır.
Ibadet kelimesine sadece belli başlı amelleri ( namaz, oruç, zekat, hac gibi ) anlam
olarak yüklemiş, bunların dışında doğal olarak, tabiatımız geregi yaptığımız şeyleri ibadet kavramının
dışında tutmuşuz.
Ibadeti günlük hayatımız içerisinde sadece namaz kılmaktan
ibaret görüp, yirmi dört saatimizin bir saatini namaza ayırıp, kalan yirmi üç
saatimize Rabbimizin karışmadığını düşünerek, bu zamanda istediğimiz gibi hareket edebileceğimizi
zannetmişiz.
Hatta bazılarımız buna dahi gerek görmeden
kulluğun insan ile Rabbi arasında sadece kalpte hissedilen bir duygu olduğunu
düşünüp, ibadeti sadece kalplere mahkum etmiştir. Ne büyük bir yanılgı…
Halbuki
ibadet hayatımızın her anını içine alan bir kavram olması gerekirken, bu yanlış
anlaşılmadan dolayı sadece belli zamanlarda, belli yerlerde, belli şekillerde
yapıp yerine getirdiğimiz ameller olduğu fikri bizde iyice yerleşmiştir.
Iyi düşünmenin
bir ibadet olduğunu, iyi şeylere niyet etmenin, niyetimizi gerçekleştirmesek
dahi bize sevap kazandırdığını, bir sözümüzle cehenneme gidebileceğimiz gibi,
cennetide kazanabileceğimizi, temel ihtiyaçlarımızı yerine getirirken dahi
bunları sevaba veya günaha çevirebileceğimizi, ayet ve hadislerden öğreniyoruz.
Öyle ki komşumuzla
ilişkimiz, bir kardeşimize tebessümümüz, bir yetimin başını okşayışımız, söylemiş
oldugumuz güzel bir sözümüz, hatta eşimizle beraberligimiz dahi ibadet kavramının
icinde olunca, ibadetin dışında ne kalıyor kardeşlerim?
Burada saydıgımız
ve sayamadıgımız tüm fiillerimiz, sözlerimiz, düşüncelerimiz ve niyetlerimiz
bizim tercihlerimizle ya yaraticımıza, ya
da yaratıcımızın dışındakilere sunulan bir kulluk eylemi oluyor.
Tabi ki biz
Allah’a iman etmiş, iman ettigimizi iddia eden kimseler olarak tüm hal ve
hareketlerimizde Rabbimizin bizim için belirlediği kurallara uymak ve tercihlerimizi
bu istikamette yapmak durumundayız.
Ne zamana
kadar? Ölüm bize gelip Rabbimize kavuşuncaya kadar.
Rabbimiz de şöyle buyuruyor:
“Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbına ibadet et.“ (Hicr suresi,99.ayet)
Rabbim her
hareketimizi ibadet şuuru ile yapabilmemizi bize nasip etsin.
Hepiniz Allah’a emanet olun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder