9.12.13

DOĞRU YOLUN KRİTERLERİ



Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu..

     Değerli kardeşlerim, bundan önceki iki yazımızda günümüzdeki İslami ortama bir göz atıp insanların farklı farklı fırkalara ayrılıp Allah’ın kitabına alternatif olarak çeşit çeşit kitaplar edindiklerinden ve farklı farklı yollar benimseyip insanları bu yollara davet ettiklerinden bahsetmiştik. Bu yazımızda da toplumumuzdaki başka bir noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

     Bu gün hangi cemaate veya gruba bakarsak bakalım hepsinin “Biz ehli sünnet ve’l cemaatiz” şeklinde ortak bir slogana sahip olduklarını görüyoruz. Özellikle grup ve cemaatler hususunda bilinçlenen ve bunlara karşı mesafeli durmaya çalışan kişiler çoğaldıkça bu söylem bir moda haline dönüşmeye başlamıştır..  Artık bu söz içerdiği mana ve değerden tamamen soyutlanarak tek olan dosdoğru yoldan ayrılan bin bir cemaat ve grubun kendilerini haklı göstermeye çalıştıkları bir paravan söylem haline dönüştü malesef.

     İslamı yaşama şekli olarak bir sürü kitap, grup ve yol şeklinin olduğu ve hepsinin söyleminin de aynı olduğu bu ortamda tek olan dosdoğru yolu arayan insanlar bunca görüntü ve söylem kirliliğinin içinde gerçek yolla sahtesini nasıl ayırdedecekler?

     Rabbimiz kendi yolunun tek olduğunu haber verip, bize bunca yolun içerisinde kendi hak olan yolunun kriterlerini belirtmemiş mi? Belirtti ise bu kriterler nelerdir?

     Bu sorular her müslümanın sorması ve sorgulaması gereken sorulardır ve bu soruların cevabını bulmak her müslümanın en önemli gayesi olmalıdır.

     Gelin kardeşlerim bize karşı çok merhametli olan Rabbimizin yol göstericiliği ile bir nebze de olsa bu sorulara cevap bulmaya ve O’nun doğru yolunu ve bu yolun özelliklerini öğrenmeye çalışalım.

DİNİ ANLAMA VE YAŞAMA DA ALLAH RESULÜNE TABİİ OLMA BİRİNCİ KRİTERDİR

     Allah’ın kitabını anlamada ve yaşamada en önemli kriter Allah Resulüdür. O’na başvurmadan Kur’an’ı anlamaya çalışmak boşa çabalamakla eş değerdedir..  Rabbimiz mesajını bize en teferruatlı bir şekilde açıklaması için O’nu görevlendirmiş ve bize de kendisine itaat etmemizi emretmiştir. Ben sözü daha fazla uzatmadan Rabbimizin ayetlerine ve o ayetlerin meallerine bırakayım:

     "Nitekim size, kendi içinizden, ayetlerimizi size okuyan, sizi arındıran, size kitap ve hikmeti belleten ve bilmediğiniz şeyleri öğreten bir de Peygamber gönderdik." (Bakara,153)

     İbn Kesir der ki: "Allah subhanehu ve teala mü'min kullarına Resulu Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'i peygamber olarak göndermekteki nimetini hatırlatıyor. O nebi, mü'minlere Allah subhanehu ve teala'nın açıklayıcı ayetlerini okuyor ve onları cahiliyye davranışlarından, ruhi pisliklerden, ahlaki kötülüklerden arıtıp temizliyor. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarıyor.

     Kitabı ki bu Kur'an'dır. Hikmeti ki bu sünnettir, kendilerine öğretiyor. Ve daha bilmedikleri başka şeyleri de belletiyor. Onlar cahiliyye devrinde bilgisiz, uydurma sözler peşinden koşan beyinsizler güruhu idiler. Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'in risaleti bereketiyle veliler haline geldiler. Bilgiler seciyesine sahip oldular. İnsanların bilgi bakımından en derini, kalb bakımından en iyisi, zahmet bakımından en azı, ifade bakımından en doğrusu haline geldiler.” (Tefsir'ul-Kur'an'il-Azim, İbn Kesir, Bakara Suresi, 151. ayetin tefsiri)

     "De ki: "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, Gafur'dur, Rahim'dir." (Al’i İmran, 31)

     İbn Kesir der ki: "Bu ayetin hükmüne göre, Allah subhanehu ve teala'yı sevdiğini iddia ettiği halde Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'in yolunda olmayan kişi her sözünde, halinde Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'in yoluna ve O'nun getirdiği hak dine uymadığı sürece bu davasında yalancıdır. (Tefsir'ul-Kur'an'il-Azim, İbn Kesir, Al-i İmran, 31. ayetin tefsiri )

     "De ki: Allah'a ve Resule itaat edin; eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah kâfirleri sevmez."      ( Al’i İmran, 32)

     İbn Kesir der ki: "Allah subhanehu ve teala herkese emrederek buyuruyor ki: "Allah'a ve Rasûle itaat edin; eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah kâfirleri sevmez."

     Bu da delâlet ediyor ki; davranışlarında Allah Resulu sallAllahu aleyhi ve sellem'e zıt hareket etmek küfürdür. Bu vasıfta olanları, her ne kadar kendini Allah'ı seviyor ve O'na yakınlaşıyor zannetse de peygamberlerin sonuncusu, cinler ve insanlar âlemine Allah'ın elçisi, ümmî Peygamber Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'e uyuncaya kadar Allah kat'iyyen sevmeyecektir. O peygamber ki nebiler, resuller, hatta Ulu'l-Azm peygamberler onun zamanında gelmiş olsalardı ona ve dinine tâbi olmaktan başka bir şey yapamazlardı." (Tefsir'ul-Kur'an'il-Azim, İbn Kesir, Al-i İmran, 32. ayetin tefsiri)

     "Her kim o Peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Her kim de yüz çevirirse, biz seni onlara bekçi olarak göndermedik."(Nisa,80)

     İbn Kesir der ki: "Allahu subhanehu ve teala bu ayette kulu ve elçisi Muhammed'e itaat edenin Allah'a itaat etmiş olacağını, O'na isyan edenin de Allah'a isyan etmiş olacağını haber veriyor. Bunun yegane sebebi, Allah Resulu sallAllahu aleyhi ve sellem kendi arzusuyla konuşmaması, konuştuğunun da ancak kendisine vahyedilenden ibaret olmasıdır." (Tefsir'ul Kur'an'il Azim, İbn Kesir, Nisa Suresi, 80. ayetin tefsiri)

     "Ey îman edenler! Allah'a ve Resulune itaat ediniz (Allah'ın kelâmını) işitip dururken, itaatten asla yüz çevirmeyiniz." (Enfal,20)

     Allah Resule’ne itaat bugün ancak O’nun sahih hadisleri ile amel etmek ve O’nun hadislerinin yani sözlerinin önüne hiç bir kimsenin sözlerini geçirmemek ve tercih etmemekle gerçekleşir.

KUR’AN VE SÜNNETİ SAHABENİN REHBERLİĞİNDE  ANLAMAYA VE YAŞAMAYA ÇALIŞMAK 2.KRİTERDİR

     "Her kim, kendisi için doğru yol apaçık belli olduktan sonra, Peygambere muhalefet eder ve mü'minlerin yolundan başka bir yola tâbi olursa, onu girdiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir yerdir." (Nisa,115)

     İbn Teymiyye der ki: "Doğru yol belli olduktan sonra Allah Resulu sallAllahu aleyhi ve sellem'e karşı gelen ve O'na muhalefet eden herkes, mü'minlerin yolundan başka bir yola tabi olmuştur. Ve mü'minlerin yolundan başka bir yola tabi olan herkes Allah Resulu sallAllahu aleyhi ve sellem'e karşı gelmiş ve muhalefet etmiştir. Şayet biri tabi olunan gerçek mü'minlerin yolunun (Ki bunlar sahabelerdir) yanlış olduğunu düşünecek olursa, bu aynen Allah Resulu sallAllahu aleyhi ve sellem'in yolunu takib etmenin yanlış olduğunu düşünmek gibidir."

     “Muhacirlerden ve Ensardan (İslam yolunda) yarışanların öncüleriyle, onlara güzellikle tâbi olanlardan Allah hoşnud olmuş, onlar da Allah'tan hoşnud olmuşlardır. Allah onlara, içinde dâimi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler va'detmiştir. İşte bu, en büyük kurtuluştur.” (Tevbe,100)

    İmam Şevkânî şöyle demiştir: "'Onlara ihsan ile tâbi olanlar' ifadesinin anlamı şudur: Muhacirlerin ve ensarın en ileri ve önde gelenlerine tâbi olanlar. Onlar, muhacir ve ensardan sonra gelen Sahabeler ile onlardan sonra Kıyamete kadar gelecek olanlardır."

     Sa'di rahimehUllah şöyle demiştir: " 'Onlara ihsan ile tâbi olanlar' yani itikadta, kaidelerde ve amellerde tâbi olanlar demektir. Bunlar, zemmedilmekten berî olan ve kendileri için medhin en büyüğünün hasıl olduğu kişilerdir."

     Değerli kardeşlerim, sahabe vahiyle muhatap olan ilk topluluktu... Ayet ayet vahyin inişine şahit olan ve onu özümseyen topluluk...  Allah Resulüne inen ayetleri beyanına ilk muhatap olan topluluk...  Allah’ın kendilerinden razı olduğunu kitabında açıkça belirttiği topluluk...  Onlar bu ve bunun gibi bir çok sebeplerden dolayı kendilerine uyulmaya herkesden daha fazla layıktırlar.

     Evet kardeşlerim, Ziya paşanın çok meşhur bir sözü vardır hani “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diye. Bu ifade bizim anlatmak istediğimiz hususu ne de güzel açıklıyor. Bu gün ne akidede yani dinin temel taşları olan inanç esaslarında, ne dini anlayıp yaşarken oluşturdukları kural ve kaidelerde, ne ibadetlerinde ve ne de sosyal meselelerinde, Allah Resulu ve sahabesinin yaşadığı dinle uzakdan yakından hiç alakası olmayanların “Bizde Kur’an ve Sünnete tabiyiz” iddialarının hiç bir dayanağı yoktur. Ta ki bunu ispat edecekleri zamana kadar. Siz de takdir edersiniz ki her iddia bir ispat ister. İspat edilemeyen her iddia da, iddia olmaktan daha ileri gidemez. 

     Din adına bir söz söyleyen kişi, söylediği her sözün Kur’an ve Sünnet’ten delilini getirmek zorundadır. Din adına bir şey dinleyen kişi de duyduğu şeyin Kur’an ve Sünnet’ten delilini sormak ve öğrenmek zorundadır. İçinde bulunduğumuz bu söylem kirliliği ancak bu şekilde en aza indirilebilinir.

     Son söz olarak şunu belirtelim ki, bizim dini anlarken ve yaşarken ölçümüz Rabbimizin de belirttiği gibi Allah Resulu sallallahu aleyhi ve sellem ve O’nun seçkin sahabesi olmalıdır. Daha sonra da onlara günümüze dek akide ve amelde en güzel bir şekilde uyanlar olmalıdır. Yani kısaca tabiri ile “selefi salihin”...  Bunlar dini anlama ve yaşamada en önemli yapı taşlarıdır.

1 yorum:

  1. Ve aleykum selam ve rahmetullah ve berekatu ve magfiretu, Ka’b İbni Malik den gelen bir hadislerinde Allah resulü s.a.v şöyle buyur-maktadır : Bir koyun sürüsünün üzerine salıverilen iki aç kurdun o sürüye zararı,kişinin mal ve şeref hırsının dinine olan zararından daha ağır değildir. )
    TİRMİZİ : 4.C.2482.N - DARİMİ : 6.C.2733.N - AHMED: 3 . 460 - S. CAMİ : 5496.N

    fiemanillah

    YanıtlaSil