Esselamu
aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu..
Değerli kardeşlerim, bundan önceki iki yazımızda günümüzdeki İslami
ortama bir göz atıp insanların farklı farklı fırkalara ayrılıp Allah’ın
kitabına alternatif olarak çeşit çeşit kitaplar edindiklerinden ve farklı
farklı yollar benimseyip insanları bu yollara davet ettiklerinden bahsetmiştik.
Bu yazımızda da toplumumuzdaki başka bir noktaya dikkatlerinizi çekmek
istiyorum.
Bu
gün hangi cemaate veya gruba bakarsak bakalım hepsinin “Biz ehli sünnet ve’l cemaatiz” şeklinde ortak bir slogana sahip
olduklarını görüyoruz. Özellikle grup ve cemaatler hususunda bilinçlenen ve
bunlara karşı mesafeli durmaya çalışan kişiler çoğaldıkça bu söylem bir moda
haline dönüşmeye başlamıştır.. Artık bu
söz içerdiği mana ve değerden tamamen soyutlanarak tek olan dosdoğru yoldan
ayrılan bin bir cemaat ve grubun kendilerini haklı göstermeye çalıştıkları bir
paravan söylem haline dönüştü malesef.
İslamı yaşama şekli olarak bir sürü kitap, grup ve yol şeklinin olduğu
ve hepsinin söyleminin de aynı olduğu bu ortamda tek olan dosdoğru yolu arayan
insanlar bunca görüntü ve söylem kirliliğinin içinde gerçek yolla sahtesini nasıl
ayırdedecekler?
Rabbimiz kendi yolunun tek olduğunu haber verip, bize bunca yolun
içerisinde kendi hak olan yolunun kriterlerini belirtmemiş mi? Belirtti ise bu kriterler
nelerdir?
Bu
sorular her müslümanın sorması ve sorgulaması gereken sorulardır ve bu
soruların cevabını bulmak her müslümanın en önemli gayesi olmalıdır.
Gelin kardeşlerim bize karşı çok merhametli olan Rabbimizin yol
göstericiliği ile bir nebze de olsa bu sorulara cevap bulmaya ve O’nun doğru
yolunu ve bu yolun özelliklerini öğrenmeye çalışalım.
DİNİ ANLAMA VE YAŞAMA DA ALLAH RESULÜNE TABİİ OLMA
BİRİNCİ KRİTERDİR
Allah’ın
kitabını anlamada ve yaşamada en önemli kriter Allah Resulüdür. O’na
başvurmadan Kur’an’ı anlamaya çalışmak boşa çabalamakla eş değerdedir.. Rabbimiz mesajını bize en teferruatlı bir
şekilde açıklaması için O’nu görevlendirmiş ve bize de kendisine itaat etmemizi
emretmiştir. Ben sözü daha fazla uzatmadan Rabbimizin ayetlerine ve o ayetlerin
meallerine bırakayım:
"Nitekim size, kendi içinizden,
ayetlerimizi size okuyan, sizi arındıran, size kitap ve hikmeti belleten ve
bilmediğiniz şeyleri öğreten bir de Peygamber gönderdik." (Bakara,153)
İbn
Kesir der ki: "Allah subhanehu ve teala mü'min kullarına Resulu Muhammed
sallAllahu aleyhi ve sellem'i peygamber olarak göndermekteki nimetini hatırlatıyor.
O nebi, mü'minlere Allah subhanehu ve teala'nın açıklayıcı ayetlerini okuyor ve
onları cahiliyye davranışlarından, ruhi pisliklerden, ahlaki kötülüklerden
arıtıp temizliyor. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarıyor.
Kitabı
ki bu Kur'an'dır. Hikmeti ki bu sünnettir, kendilerine öğretiyor. Ve daha
bilmedikleri başka şeyleri de belletiyor. Onlar cahiliyye devrinde bilgisiz,
uydurma sözler peşinden koşan beyinsizler güruhu idiler. Muhammed sallAllahu
aleyhi ve sellem'in risaleti bereketiyle veliler haline geldiler. Bilgiler
seciyesine sahip oldular. İnsanların bilgi bakımından en derini, kalb
bakımından en iyisi, zahmet bakımından en azı, ifade bakımından en doğrusu
haline geldiler.” (Tefsir'ul-Kur'an'il-Azim, İbn Kesir, Bakara Suresi, 151.
ayetin tefsiri)
"De ki: "Eğer Allah’ı
seviyorsanız bana tabi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı
bağışlasın. Allah, Gafur'dur, Rahim'dir." (Al’i
İmran, 31)
İbn
Kesir der ki: "Bu ayetin hükmüne göre, Allah subhanehu ve teala'yı sevdiğini
iddia ettiği halde Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'in yolunda olmayan kişi
her sözünde, halinde Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem'in yoluna ve O'nun
getirdiği hak dine uymadığı sürece bu davasında yalancıdır.
(Tefsir'ul-Kur'an'il-Azim, İbn Kesir, Al-i İmran, 31. ayetin tefsiri )
"De ki: Allah'a ve Resule itaat edin;
eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah kâfirleri sevmez." ( Al’i İmran, 32)
İbn
Kesir der ki: "Allah subhanehu ve teala herkese emrederek buyuruyor ki:
"Allah'a ve Rasûle itaat edin; eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah
kâfirleri sevmez."
Bu
da delâlet ediyor ki; davranışlarında Allah Resulu sallAllahu aleyhi ve sellem'e
zıt hareket etmek küfürdür. Bu vasıfta olanları, her ne kadar kendini Allah'ı
seviyor ve O'na yakınlaşıyor zannetse de peygamberlerin sonuncusu, cinler ve
insanlar âlemine Allah'ın elçisi, ümmî Peygamber Muhammed sallAllahu aleyhi ve
sellem'e uyuncaya kadar Allah kat'iyyen sevmeyecektir. O peygamber ki nebiler,
resuller, hatta Ulu'l-Azm peygamberler onun zamanında gelmiş olsalardı ona ve
dinine tâbi olmaktan başka bir şey yapamazlardı."
(Tefsir'ul-Kur'an'il-Azim, İbn Kesir, Al-i İmran, 32. ayetin tefsiri)
"Her kim o Peygambere itaat ederse,
Allah'a itaat etmiş olur. Her kim de yüz çevirirse, biz seni onlara bekçi
olarak göndermedik."(Nisa,80)
İbn
Kesir der ki: "Allahu subhanehu ve teala bu ayette kulu ve elçisi
Muhammed'e itaat edenin Allah'a itaat etmiş olacağını, O'na isyan edenin de
Allah'a isyan etmiş olacağını haber veriyor. Bunun yegane sebebi, Allah Resulu sallAllahu
aleyhi ve sellem kendi arzusuyla konuşmaması, konuştuğunun da ancak kendisine
vahyedilenden ibaret olmasıdır." (Tefsir'ul Kur'an'il Azim, İbn Kesir, Nisa
Suresi, 80. ayetin tefsiri)
"Ey îman edenler! Allah'a ve Resulune
itaat ediniz (Allah'ın kelâmını) işitip dururken, itaatten asla yüz
çevirmeyiniz." (Enfal,20)
Allah
Resule’ne itaat bugün ancak O’nun sahih hadisleri ile amel etmek ve O’nun
hadislerinin yani sözlerinin önüne hiç bir kimsenin sözlerini geçirmemek ve
tercih etmemekle gerçekleşir.
KUR’AN VE SÜNNETİ SAHABENİN REHBERLİĞİNDE ANLAMAYA VE YAŞAMAYA ÇALIŞMAK 2.KRİTERDİR
"Her kim, kendisi için doğru yol
apaçık belli olduktan sonra, Peygambere muhalefet eder ve mü'minlerin yolundan
başka bir yola tâbi olursa, onu girdiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız.
Orası ne kötü bir yerdir." (Nisa,115)
İbn
Teymiyye der ki: "Doğru yol belli olduktan sonra Allah Resulu sallAllahu
aleyhi ve sellem'e karşı gelen ve O'na muhalefet eden herkes, mü'minlerin yolundan
başka bir yola tabi olmuştur. Ve mü'minlerin yolundan başka bir yola tabi olan
herkes Allah Resulu sallAllahu aleyhi ve sellem'e karşı gelmiş ve muhalefet
etmiştir. Şayet biri tabi olunan gerçek mü'minlerin yolunun (Ki bunlar sahabelerdir)
yanlış olduğunu düşünecek olursa, bu aynen Allah Resulu sallAllahu aleyhi ve
sellem'in yolunu takib etmenin yanlış olduğunu düşünmek gibidir."
“Muhacirlerden ve Ensardan (İslam yolunda)
yarışanların öncüleriyle, onlara güzellikle tâbi olanlardan Allah hoşnud olmuş,
onlar da Allah'tan hoşnud olmuşlardır. Allah onlara, içinde dâimi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler va'detmiştir. İşte bu, en büyük
kurtuluştur.” (Tevbe,100)
İmam Şevkânî
şöyle demiştir: "'Onlara ihsan ile tâbi olanlar' ifadesinin anlamı şudur:
Muhacirlerin ve ensarın en ileri ve önde gelenlerine tâbi olanlar. Onlar,
muhacir ve ensardan sonra gelen Sahabeler ile onlardan sonra Kıyamete kadar
gelecek olanlardır."
Sa'di
rahimehUllah şöyle demiştir: " 'Onlara ihsan ile tâbi olanlar' yani itikadta,
kaidelerde ve amellerde tâbi olanlar demektir. Bunlar, zemmedilmekten berî olan
ve kendileri için medhin en büyüğünün hasıl olduğu kişilerdir."
Değerli
kardeşlerim, sahabe vahiyle muhatap olan ilk topluluktu... Ayet ayet vahyin inişine
şahit olan ve onu özümseyen topluluk... Allah Resulüne inen ayetleri beyanına ilk muhatap olan topluluk... Allah’ın kendilerinden
razı olduğunu kitabında açıkça belirttiği topluluk... Onlar bu ve bunun gibi bir çok sebeplerden dolayı
kendilerine uyulmaya herkesden daha fazla layıktırlar.
Evet
kardeşlerim, Ziya paşanın çok meşhur bir sözü vardır hani “ayinesi iştir
kişinin lafa bakılmaz” diye. Bu ifade bizim anlatmak istediğimiz hususu ne de
güzel açıklıyor. Bu gün ne akidede yani dinin temel taşları olan inanç
esaslarında, ne dini anlayıp yaşarken oluşturdukları kural ve kaidelerde, ne
ibadetlerinde ve ne de sosyal meselelerinde, Allah Resulu ve sahabesinin
yaşadığı dinle uzakdan yakından hiç alakası olmayanların “Bizde Kur’an ve
Sünnete tabiyiz” iddialarının hiç bir dayanağı yoktur. Ta ki bunu ispat
edecekleri zamana kadar. Siz de takdir edersiniz ki her iddia bir ispat ister.
İspat edilemeyen her iddia da, iddia olmaktan daha ileri gidemez.
Din adına bir söz söyleyen kişi, söylediği her
sözün Kur’an ve Sünnet’ten delilini getirmek zorundadır. Din adına bir şey
dinleyen kişi de duyduğu şeyin Kur’an ve Sünnet’ten delilini sormak ve öğrenmek
zorundadır. İçinde bulunduğumuz bu söylem kirliliği ancak bu şekilde en aza
indirilebilinir.
Ve aleykum selam ve rahmetullah ve berekatu ve magfiretu, Ka’b İbni Malik den gelen bir hadislerinde Allah resulü s.a.v şöyle buyur-maktadır : Bir koyun sürüsünün üzerine salıverilen iki aç kurdun o sürüye zararı,kişinin mal ve şeref hırsının dinine olan zararından daha ağır değildir. )
YanıtlaSilTİRMİZİ : 4.C.2482.N - DARİMİ : 6.C.2733.N - AHMED: 3 . 460 - S. CAMİ : 5496.N
fiemanillah