Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu
Değerli
kardeşlerim, uzun bir aradan sonra ki birlikteliğimize doğru yoldan sapmanın ve
yanlışlara yelken açmanın kaynağı olan bir konuyla başlayalım istedim. Rabbim
bana konuyu hakkı ile kelimelere dökebilmeyi okuyan kardeşlerime de hakkı ile
anlayıp kavrayabilmeyi kolaylaştırsın.
FIRKA, GRUP VE CEMAATLERİN OLUŞMASININ ANA
SEBEBİ “ZUBURLAR” DIR
İslam
ümmetinin bu gün içinde bulunduğu bölünmüş, parçalanmış durumu çok mükemmel bir
şekilde resmeden ve bu bölünmüş ve parçalanmışlığın ana sebebinin parça parça
olmuş grupların kendilerine ait “zuburlar” edinmesi olduğunu haber veren
ayetler yazımızın konusu olacak inşaAllah.
Rabbimiz
ayetlerinde şöyle buyurmakta:
“İşte
sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ve ben de sizin Rabbinizim; o halde benden
sakının!
Fakat
onlar işlerini aralarında parçalayıp çeşitli (Zuburlara) kitaplara ayırdılar.
Her bir hizip, (grup, fırka) yanlız kendi yanında bulunanla (kendi ellerinde
olanla) yetinip övünmektedir. Artık sen onları bir süreye kadar kendi
gafletleri içinde bırak.!” (Mu’minun suresi 52-54)
“İşte,
sizin bu dîniniz tek bir dîndir; ben de sizin Rabbınızım. O halde bana ibadet
edin.
(Buna
rağmen insanlar), dînlerini aralarında bölük pörçük etmişlerdir. Halbuki hepsi
de bize döneceklerdir.” (Enbiya suresi, 92-93)
Kardeşlerim, ayette geçen “zubur” kelimesi
kitaplar demektir. Rabbimiz ayetinde her fırka ve grubun Kur’an’ın haricinde
kendilerine değişik kitaplar edindiklerinden ve sadece onları benimseyip onları
kendilerine ölçü kabul ettiklerinden bahsediyor. Bu grup ve fırkaların her
birinin diğer grup ve fırkaların kitaplarını kesinlikle kabul etmediklerini
sadece kendi benimsedikleri kitaplarla yetindiklerini ve onunla övündüklerini
söylüyor. Nasıl da günümüzü resmediyor değil mi?
Kur’an’ın haricinde çeşitli kitaplar edinip
bunlar sanki Allah katından inmeymiş gibi kabullenip sadece onlarla yetinmek
malesef günümüz islami cemaatlerinin içinde bulunduğu olağan bir durum.
Rabbimiz şiddetle yasakladığı halde fırka ve gruplara ayrılmak, her grup ve
cemaatin kendi lideri, (efendisi, hocası, şeyhi, üstadı) olması, onlar
tarafından yazılmış bu kitapların dokunulmaz, eleştirilemez ve değiştirilemez
hatta sadeleştirilemez gibi algılanması bunların her birini Kur’an’a alternatif
hale getirmektedir. Kur’an’a alternatiftir! çünkü meclislerinde, oturumlarında,
sohbet ve derslerinde sürekli benimseyip sahiplendikleri kitaplardan okumakda,
Kur’an yerine onları anlayıp kavramaya çalışmakta, dini yaşantılarını bu
kitapların öğretilerine göre belirlemektedirler. Hiç unutmam bu gruplardan
birine mensup olan tanıdığım bir aile küçücük çocuğuna ayet ve hadisler yerine
yetişkinlerin dahi okuduklarında anlamakta zorlandığı üstadlarının kitaplarını
okutup ezberletiyorlardı.
Günümüzde Kur’an’ın haricinde
“zuburlar” edinmek dinde parçalanma ve ayrışmanın başlıca sebebini
oluşturmaktadır. Halbuki bu dini yaşayan ilk müslümanların ahlakı asla böyle
değildi. Hatta onlar bu şekilde davranışı kıyamet alametlerinden saymış ve bunu
kötülemişlerdir.
KUR’AN’IN HARİCİNDE “ZUBURLAR” (KİTAPLAR)
EDİNİP ONLARI SAHİPLENMEK, KIYAMET ALAMETLERİNDENDİR
Ayette geçen “zuburlar” ile alakalı sahabeden
gelen sahih bir nakilde “zuburlar” şöyle tarif edilmektedir:
Abdullah ibn Amr radıyallahu anh anlatıyor:
“Babamla birlikte bir heyetle Muaviye’nin huzuruna çıktım. Bir adamın insanlara
şöyle konuştuğunu duydum:
“Şüphesiz ki kötülerin yüceltilip iyilerin
aşağılanması, sadece sözün söylenip fiil ve amelin olmaması, toplulukta
‘Mesnat’ ın okunması ve hiç kimsenin bu okunanı reddetmemesi ve değiştirmemesi
kıyamet alametlerindendir.” O’na “mesnat” nedir diye sorulunca, “Allah’ın
kitabı dışında yazılmış şeylerdir” dedi. (Hakim, isnadı sahihtir.)
Hadis günümüz islami ortamını ne güzel tasvir
ediyor. Bu gün islami ortamlara baktığımızda aynen hadisde
bahsedildiği gibi Kur’an ve Sünnet yerine sahiplendikleri zatların yazdığı kitaplar
okunmakta, çeşitli hikayeler ve menkibeler anlatılmakta ve islamın bunlardan
ibaret olduğu izlenimi oluşturulmakta malesef. Günümüzde gerçek ilim ehli artık
itibar görmemekde, insanların nefislerine hoş gelecek hikayemsi şeyler söyleyen,
ilmi değilde duygusal şeyler anlatanlara rağbet edilmektedir.
Kur’an ve Sünnetin önüne geçen her söz, her
kitap “zubur”dur ve Allah subhanehu ve tealanın kınadığı ve çeşitli şekillerde
kötülediği fırkalaşmanın ve hizipleşmenin başlıca sebebidir.
İbnul kayyim rahimehullah gruplara ayrılarak hizipleşmenin sonuçlarını
enfes uslubu ile şöyle açıklamaktadır:
“Öyle ki her fırka kendisine uyana ancak
yardım eder, diğer fırkaları kötüler ve onların sözlerine göre amel etmeyi
nazarı itibar etmez. Sanki kendileri diğer fırkalardan başka bir dine
mensubturlar. Diğer fırkaları reddetmek icin çok emek sarfederler ve bu konuda
çok gayret ederler.
Ayrıca şöyle derler: 'Onların kitapları, bizim
kitaplarımız, onların imamları, bizim imamlarımız, onların mezhepleri,bizim
mezhebimiz. ' Oysa Nebi birdir, Kur'an birdir, Rabbimiz olan Allah birdir.
Madem öyle, hepsinin nazarında müşterek anlam taşıyan bir kelimeye boyun
eğmeleri, Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem)'den başkasına itaat
etmemeleri, O'nun dışında hiç kimsenin sözünü nas gibi kabul etmemeleri ve
Allah'ı bırakarak kimileri kimilerini Rabler edinmemeleri gerekir. Şayet
onların hepsi bu konuda ittifak edip onlardan her biri, Allah ve Resulune davet
eden kişiye hepsi tabi olsaydı ve herkes hüküm verme konusunda sünneti ve
sahabe sözlerine başvursaydı -yeryüzünde tamamen yok olmasa da- elbette ihtilaf
çok azalırdı.” (İlam’ul Muvakkin, İbnul Kayyim)
Bakmayın bugün her bir grubun diğer gruplarda
bizim kardeşlerimizdir demelerine. Bu sadece sevimli gözükmenin paravan olarak
kullanılmış halidir. Kendi kendilerine kaldıklarında veya karşı karşıya
geldiklerinde birbirlerine düşmanın dahi yapamayacağı hakaret ve eziyetleri
yaparlar. Hele bir hassas noktalarına dokunmaya gör.
Bu İbnul Kayyim rahimehullahında bahsettiği
gibi rabbi bir, dini bir, resulu bir olan ve tek bir ümmet olmakla emrolunan
insanların ahlakı olamaz. Olmamalıdır da. Çünkü Rabbimiz çeşitli “zuburlar”
edinerek dini parça parça, grup grup ayıranların müşrikler olduğunu haber
vermekte ve bizi onlara benzemekten sakındırmaktadır.
FIRKA VE GRUPLARA AYRILIP "ZUBURLAR" (KİTAPLAR)
EDİNMEK MÜŞRİKLERE BENZEMEKTİR
“Sakın müşrikler gibi olmayın! Onlar ki
dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle
sevinip övünür.” (Rum Suresi 31, 32)
“Dinlerini parça parça edip fırkalara,
hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi
Allah’a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.” (En'am
Suresi 159)
ve aleykum selam ve rahmetullah ve berekatu,kardesim cok guzel bir konu islemissin masaAllah , “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”Müslim 867, Nesei 3/188
YanıtlaSilfazla soze gerek yok.fiemanillah hatice
salihacığım yine o güzel, sade ve öz anlatımınla çok güzel bir yazıyı paylaşmışsın. Allah razı olsun.
YanıtlaSilkur a nı kerim ve hadisler her şeyi anlatıyor aslında. kıyamete kadar da anlatacaklar. Rabbim anlayanlardan etsin hepimizi inşallah.
hülyamız=)
Ve aleykumselam ve rahmetullah :-)
YanıtlaSilAllah razı olsun abla yazı çok güzel olmuş, tam bir konu vardı onun üstüne gelmişti okuduğum zaman.
Böyle yazıları okuyunca bazı şeyleri daha net görebiliyor insan.
Aleyküm selam Salihacığım
YanıtlaSilBeni uzun zamandır korkutan bir konuya değinmişsin kendi adıma teşekkür ederim.Korkutan dedim ;çünkü bazı Alim kişilerin kendi elleriyle yazdıkları kitapların ,onları takip eden kişilerce "vahiy" muamelesi görmesi ürkütücü ve korkutucu bir durum değildir de nedir ?
Bu konuyla ilgili sahabenin tutumunu merak edenler için şu sıralar okuduğum bir kitaptan alıntı yapmak istiyorum;
[ Sünnetin ruhunu anlamadaki kâbiliyet ve anlayışıyla sahabe içerisinde seçkin bir yeri olan İbni Mes'ud (r.a)bu konuda çok hassas ve bu tür bir davranışı "yahudileşme temayülü" olarak görüyor.İbn Mes'ud'a insanların yanında hadis yazılı metinler olduğu haber verilince şaşırdı ve tuhafına gitti.Bu şaşkınlığı o metinler getirilip imha edilinceye kadar geçmedi.Ardından dedi ki:"sizden önceki kitap ehli, âlimlerinin kitabına sarılıp Rablerinin kitabını terkettikleri için helâk oldular " (Darimi Mukaddime 42(472) Hz.İbni Mes'ud ,Allah'ın kitabının terkedilip tümden başka kitaplara yönelinmesini Yahudileşme alâmeti olarak niteliyor ,bir toplumun Allahın kitabını terkederek bilginlerinin kitabına sarılmalarını o toplumun helâkine yoruyordu.Kuşkusuz İbni Messudun bu yaklaşımını anlayabilmek için Yahudi âlimlerinin kendi elleriyle yazdıkları kitabı insanlara dayatıp " Siz Tevrat'ı anlayamazsınız ,onu ancak bizim âlimlerimiz anlar" mantığına saptığını bilmek gerekiyor.Bu noktada ibni Mes'udun sünneti yazılacak bir şey değil yaşanacak bir şey olarak algılayanlardan olduğunu , onun bu tavrının sünnete karşı değil,sünnetin hayati olmaktan çıkartılıp kitabileştirilmesine karşı olduğunu hatırlatmakta yarar var .]
Bu konuda kişiler ve yazdıkları kitaplar hakkında yazacak çok şey ,söylenecek çok söz var .Yazarızda ,söylerizde fakat ne kadar etkili oluruz meçhul.Ben derin bir nefes alıp Müslümanların feraset ve basiretlerinin açılması için dua etmek istiyorum .
Çok önemli bir konuda gayet güzel bir yazı olmuş kardeşim tebrik ederim .İtiraf etmeliyim ki bu tür konular benim ilgi alanım.Uzun uzun yazabilirim ama haddimide aşmaktan korkarım .
Bu güzel dinin tek sahibi Rabbimden O'nun razı olacağı şekilde yaşamayı istiyorum.Allah hepimizi sıratı müstakim üzerinde sabit kılsın,Müslüman olarak öldürsün ve salihler arasına katsın amin.
Selam sevgi ve dualarımla İzmir'den Jale.