6.5.13

İSTİKBAL İSLAM’A AİTTİR!



ŞEYH MUHAMMED NASİRUDDİN EL-ALBANİ
بسم الله الرحمن الرحيم
   Hamd, ancak Allah içindir. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve kötü amellerimizden Allah’a sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur. Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur. Ve şehadet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Resuludur.
Şeyh Muhammed Nasiruddin el-Albani (رحمه الله) değerli eseri  Sahih Hadisler Silsilesi’nin 6. sayfasında der ki:
Allah (عز وجل) şöyle buyurur: “Müşrikler hoş görmeseler bile, dînini, diğer bütün dînlere üstün kılmak için, Resulunu hidayetle ve hak dinle gönderen O’dur.”[1]
Bize bu ayet, egemenliği ile, üstünlüğü ile ve bütün dinlerin üzerinde hakimiyetiyle, geleceğin İslam’ın olacağını müjdelemektedir. Bir kısım insanlar bunun Allah Resulu  (صلى الله عليه وسلم)’in, raşid halifelerin ve adil sultanların devrinde olduğunu ve onlardan sonra da bittiğini sanabilir, ancak durum böyle değildir.  Bilakis Allah Resulu (صلى الله عليه وسلم) şu sözünde belirttigi gibi bu doğru vaadin sadece bir bölümü gerçekleşmiştir:
Aişe (رضي الله عنه)’dan, dedi ki: Allah Resulu (صلى الله عليه وسلم)’i: “Lât ve Uzzâ’ya ibâdet edilmedikçe gece ve gündüz gitmez.” buyururken işittim ve: ‘Ey Allah’ın Resulu , ben Allah (عز وجل)’nin  “Hak dîni bütün dînlere üstün kılmak için, Resulunu hidayetle ve hak dîn ile gönderen O’dur. Velev ki müşrikler hoşlanmasalar da.”  ayetini indirdiğinde bunun tamâm olduğunu sanmıştım.’ dedim.  Allah Resulu (صلى الله عليه وسلم) şöyle buyurdu: “Allah’ın dilediği muhakkak olacaktır.”[2]



İslam’ın nerelere ulaşacağını ve ne kadar hüküm süreceğini ve nerelere yayılacağını bildiren başka hadisler de vardır. O kadar ki, hiç şübhesiz istikbal Allah (عز وجل)’nin izni ve tevfikiyle İslam’ındır. Bu sebepten dolayı İslam için çalışanların kararlılıklarını güçlendirmesi ve ümitsizliğe düşenlere karşı delil olması için bazı hadisler nakledeceğim:
Birincisi: “Muhakkak ki Allah Teâlâ yeryüzünün doğu ve batısını benim için dürdü. Ümmetimin hükümranlığı ondan bana dürülen yerlere kadar erişecektir.”[3]
   İkincisi: “Sübhesiz bu iş, gece ve gündüzün ulaştığına ulaşacaktır ve Allah aziz olanın izzeti veya zelilin olanın zilleti ile bu dinini girdirmediği yerleşik ve göçebe hiçbir ev bırakmayacaktır. Öyle bir izzet ki Allah onunla İslâm’ı aziz kılacaktır; öyle bir zillet ki Allah onunla küfrü zelil kılacaktır.”[4]
O halde müslümanların Rableri (عز وجل)’ye dönmek, Rableri (عز وجل)’nin kıtabını uygulamak, Resulu  (صلى الله عليه وسلم)’in sünnetine uymak, haramlarından sakınmak, onu razı edecek şeylerde birleşmek suretiyle, kendilerini buna hazırlamaları gerekir.
Şüphesiz bu hakimiyetin gerçekleşmesi için müslümanların  manevi, maddi ve silah gücü olarak güçlerine geri dönmeleri gerekir ki küfür kuvvetlerine galip gelebilsinler. Bu müjdeyi ise şu hadis bize vermektedir:
Üçüncüsü: Ebu Kubeyl’den şöyle dediği nakledilmiştir: AbdUllah bin Amr bin As’ın yanındaydık ve kendisine  hangi şehir daha önce fethedileceği soruldu: Roma’mı veya Kustantiniyye’mi (İstanbul). AbdUllah, soruyu dinledikten sonra bir sandık getirdi, içinden bir kitap çıkarttı ve ona bakarak şöyle dedi:
“Bizler Allah Resulu  (صلى الله عليه وسلم)’in yanında yazarken,  Allah Resulu  (صلى الله عليه وسلم)’e şöyle soruldu: ‘Hangi şehir daha önce fethedilecektir, Kustantiniyye’mi (İstanbul’mu), Roma’mı?  Allah Resulu  (صلى الله عليه وسلم) buyurdu ki: “Herakliyus’un şehri  ilk önce fethedilecektir.” Bununla Kustantiniyye’yi (İstanbul’u) kasdetmiştir. [5]
Zikredilen birinci fetih  Muhammed Fatih el-Usmani (Fatih Sultan Mehmed) eliyle olmuştur ve bu Allah Resulu  (صلى الله عليه وسلم)’in haber vermesinden 800 sene sonra gerçekleşmiştir. Bundan dolayı ikinci fetih de Allah (عز وجل)’nin izni ile gerçekleşecektir. Bu kesindir ve siz bir zaman sonra bunu işiteceksiniz. Hiç şübhesiz ikinci fethin gerçekleşmesi İslam ümmetinin yeniden raşidi hilafete dönmesini zorunlu kılar ve bu dönüş Allah Resulu  (صلى الله عليه وسلم) tarafından şu hadiste  önceden haber verilmiştir:
Dördüncüsü: “Allah’ın dilediği kadar nübuvvet aranızda olacaktır, sonra kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra Nübuvvet minhacı üzere  hilafet  olacaktır, böylece Allah’ın olmasınıdilediği kadar olacak, sonra Allah onu kaldırmak dilediğinde kaldıracaktır. Sonra ısırıcı meliklik olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra Allah onu kaldırmak dilediğinde kaldıracaktır. Sonra ceberut  meliklik olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra Allah onu kaldırmak dilediğinde kaldıracaktır. Sonra nübuvvet minhacıüzere olan bir hilafet olacaktır.” Sonra sükut etti.[6]
Müslümanların (eski) güçlerine geri döneceği ve Yeryüzünden hedeflerine ulaşmak için oldukça faydalanacakları, ekonomik ve tarımsal alanda bile çok şeyler vaadeden bir geleceklerinin olacağını bildiren iyi haber(lerden biri de) Allah Resulu (صلى الله عليه وسلم)’in şu hadisidir:
Beşincisi: “Arapların toprakları çayırlıklara ve nehirlere dönüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır.” [7]
Allah (عز وجل)’nin ihsan ettiği bereketle bu hadisin müjdelediği ilk alametler, (mesela) çölün derinliklerinden bol bol su kazanıldığı gibi, bazı arap ülkelerinde kendini göstermeye başlamıştır. Yarını bekleyenler için o çok yakındır. Allah Resulu (صلى الله عليه وسلم)’in şu hadisi meşhurdur:
“Üzerinize öyle bir zaman gelmez ki, kendisinden sonrası ondan daha şerli olmasın, ta ki Rabbinize kavuşuncaya kadar.”[8]
Öyleyse bu hadis daha önce geçen hadislerin ışığında, keza Mehdi ve İsa ile alakalı olan hadislerin ve daha başka hadislerin ışığında anlaşılması gerekir, bu da gösteriyor ki bu hadis istisna (zaman)ların olmadığı şeklinde anlaşılmaması gerekir. Bilakis manası umumidir ve istisnalar vardır.
Bu sebepten dolayı, insanlara ümitsizliğe düşmeleri için (hadisin) umum ifade edip (istisna dönemlerin olmadığını) empoze etmek caiz değildir. Hiç bir müslümanın böyle bir vasfı (yani ümitsizlik) olmaması gerekir: “…zira Allah’ın rahmetinden, kâfir olanlardan başkası ümid kesmez.”[9]
Allah (عز وجل)’den bizleri gerçek mü’minlerden eylemesini niyaz ederiz.
[1]Saf Suresi, 9. ayet
[2]Muslim  ve Ebu Ya’la Musned’inde
[3]Muslim ve Ebu Davud, Hadis No:4252, Sevban’dan rivayet etmiştir
[4]Ahmed, 6/103; Hakim, 4/430-431; Kitab’ul-İman/İbn Mende, 102/1;  Taberani, 1/126; Hafız AbdulGani Makdisi, Zikr’ul-İslam, 166/1, der ki: Hasen-Sahihtir. Hakim şöyle der: Buhari ve Muslim’in şartlarına göre sahihtir. Zehebi muvafakat eder. Şeyh el-Albani der ki: Hadis sadece Muslim’in şartına göredir.
[5]Sahihtir. Ahmed, 2/176; Darimi, 1/126 ve Hakim 3/422
[6]Sahihtir, Ahmed 4/273, Nu’man bin Beşir’den
[7]Muslim, 3/84, ve Hakim, 4/ 477, Ebu Hureyre’den
[8]Buhari
[9]Yusuf Suresi, 87. ayet

4 yorum:

  1. Canım bunu da okudum..çok güzel olmuş bu yazı da..bir de deneyim dedim acaba bu sefer yorum yollayabilecekmiyim diye..inşaALLAH olacak..ALLAH a emanet ol.sıdıka

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıdıkacım, bu benim hazırlamış olduğum bir yazı değil. Yazının sahibi son dönemin en büyük hadis alimlerinden olan "asrın muhaddisi" ünvanına sahip bir alim. Bazen hadislerin altındaki dipnotlarda görmüş olabilirsin "Albani sahih demiştir" diyerek kaynak gösterilir.
      Albani rahimehullah derlemiş olduğu bu hadislerde günümüze dair bir çok müjdeli haber vermekde bize ümitvar olmamız için teşvik etmektedir.

      Sil
  2. Albani'nin birçok hatası mevcuttur, bu hatalar onu ciddi manada iman dairesinden çıkarmıştır. Öyle ki ses kayıtlarında (el-kufran kasetlerinde) "Allah'a küfreden birine sorarız,helal görmemişse Müslümandır!" yine "Namazı terkedene kafir diyen haricidir(Sanki kendisi Ahmed'in ve selefin mezhebinden habersiz gibi)" sözleri vardır. Öyle ki Şeyh Abdurrahman el Mehdi'nin ona müthiş bir reddiyesi vardır, Tenakudu Albani isminde, hadis tahricinde ki bir çok fahiş hata yapmış, bir yerde işine gelmediği için daif dediği raviye başka yerde sika veya saduk diyebilmiştir. Allah herşeyin en iyisini bilendir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet kardeşim Allah herşeyin en iyisini bilendir. İzninizle bende şunu belirtmek istiyorum, ehli sünneti belirlemede şöyle bir ölçü vardır ki, Ehli sünnet alimlerini iman dairesinin dışında görenler genellikle haricilerdir. Ehli sünnet alimleri hakkında özellikle sünneti bu asırda diriltmekte en büyük rolu oynamış bir alim hakkında bu derece ithamlarda bulunmak gerçekten cesaret işidir. Bu cesarette sadece harici zihniyetine sahip insanlarda bulunmaktadır. Allah Albani rahimehullaha rahmet etsin. Bizide cennette kendisine komşu kılsın. Bu dünyadaki en büyük arzularımdandır.

      Sil